Dış Gebelik Nedir ? Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Dış Gebelik Nedir? Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Dış Gebelik Nedir Bu rahatsızlık, kadın hastalıkları arasında bulunan ve birçok kadın tarafından araştırılan bir konudur. Öyleyse dış gebelik nedir, belirtileri nelerdir gibi sorulara birlikte detaylı bir şekilde göz atalım.

Dış Gebelik Nedir?

Sağlıklı bir gebelikte döllenmiş yumurtanın rahim içerisindeki endometriyum tabakasına tutunmuş halde bulunması ve burada gelişime başlaması beklenmektedir. Eğer döllenmiş yumurta yani embriyo rahmin dışındaki herhangi bir yere tutunur halde ise buna dış gebelik ya da ektopik gebelik adı verilmektedir.

Kadın hastalıkları doktoru olan kişiler bu dış gebeliğin sağlıklı ve normal bir gebelik olmadığını, bu durumun anne sağlığı üzerinde riskler oluşturduğunu belirtmektedir. Bu şekilde gelişen gebelik anne sağlığı üzerinde hayati risklere sebep olduğundan bu tarz gebeliklerin devam etmesinin mümkünatı yoktur. Dolayısıyla dış gebeliğin mümkün olan en kısa vakitte sonlandırılması gerekmektedir.

Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?

İlk olarak bilinmesi gereken dış gebelik nedir sorusunun cevabına ek olarak belirtilerini incelemekte de fayda vardır. Dış gebelikte de normal hamilelik belirtileri de yaşanabilirken normal durumlara ek farklı belirtiler de söz konusudur. Şüpheleri dış gebeliğe yönlendiren en yaygı ve önemli belirtiler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Vajinal kanama ve lekelenmeler
  • Karnın belli tek bir tarafında meydana gelen yüksek şiddetli ağrılar
  • Bıçak saplanmasına benzer keskin ağrılar
  • Sindirim sisteminde bozukluklar
  • Kilo kaybetme
  • Baş dönmesi, bayılma
  • Rektal basınç
  • Kanama sebebiyle omuz ağrısı ya da sık sık boşaltıma çıkma isteği

Bu tarz ağrılar yaşayan ve belirtiler gösteren gebelerin mutlaka kadın hastalıkları doktoru ile görüşmesi gerekmektedir.

Dış Gebelik Kimlerde Görülür?

Dış gebelik, her kadında görülmesi mümkün olan bir durumdur. Bu sebeple aktif bir cinsel hayatı bulunan tüm kadınlar risk altındadır. Ancak dış gebeliği oluşum riskini arttıran bazı faktörler de bulunmaktadır. Gebelik yaşının 35 yaş ve üzerinde olması, birden fazla kürtaj operasyonu geçirmiş olmak, önceden de dış gebelik geçirmiş olmak, pelvik inflamatuar hastalık geçirmek, doğurganlık arttırıcı ilaç ve tedavilerle gerçekleşmiş gebelikler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve sigara kullanımı gibi etkenler dış gebelik riskini arttıran faktörler arasındadır.

Bu risk faktörlerinden birkaç tanesine sahip olan kişiler gebelik planlarken İzmir kadın hastalıkları uzmanları ile görüşmeli ve bu riski en aza indirmek için önlemler almalıdır. Bu kişilerin gebe olması halinde dış gebelik ihtimali göz ardı edilmemeli ve muayeneleri daha sık ve detaylı bir şekilde yapılmalıdır.

Dış Gebelik Nedir

Dış Gebeliğin Riskleri Nelerdir?

Döllenen yumurtanın rahim dışında yerleşip gelişmesi ile oluşan dış gebelikte, gebelik normal seyirde devam etmemektedir. Yumurtanın döllenmesinden sonra büyüme gösteren dokular farklı yapıları tahrip etmektedir. Eğer bu durum fark edilmez ise anne vücudunda tehlikeli kanamalara sebebiyet vererek hayati risk doğurabilmektedir. Bir iç kanama ile karşı karşıya kalındığında anneni hayatını kaybetmesi ne yazık ki olasıdır, bu sebeple erken tanı önem taşımaktadır.

Dış gebelik erken dönemde tedavi edilirse, hem hayati riskin ortadan kaldırılmasına olanak tanımakta hem de ilerleyen zamanlarda doğurganlığı olumsuz etkilememektedir. Tedaviye geç kalındığı vakit hayati tehlikenin yanı sıra doğurganlığın etkilenmesi de söz konusudur.

Bu paragrafta bahsedilen risklerden dolayı, dış gebelik ihtimalini arttıran etkenlere sahip olan bireylerin bu konuda hassas olmaları gerekmektedir. Bu bireyler herhangi bir gebelik durumunda mutlaka bir kadın hastalıkları doktoru ile iletişime geçmeli ve herhangi bir tehlike görülüyorsa bu konuda gerekli önlemleri doktorunun tavsiyesine uyarak almalıdır. Bu sayede dış gebelik riskinin erken tanılanması da mümkün olabilir.

Polikistik Over Sendromu Nedir?

Polikistik Over Sendromu Kadınlar arasında en sık rastlanan hormonal bozuklukların başlıcalarından olan polistik over sendromu nedir sorusu kafaları kurcalamaktadır. Polistik over sendromu küçük ve iyi huylu çok sayıda kistin oluşması ile gelişmektedir. Kistlerin gelişimi ile birlikte kilo artışı, vücut genelinde tüylenme, adet düzensizliği ve sivilce oluşumu gibi birçok şikâyete de sebebiyet vermektedir. Bireylerin üreme organlarında ortaya çıkan kistler iyi huylu olsa da vücudun olağan işleyişini bozmaları ve anormal bir yapıya sahip olmaları sebebiyle, sendroma sahip kişilerde adet düzensizliği görülmektedir. Bu hastalığa sahip kişilerin hamile kalma ihtimalleri oldukça düşüktür.

Polistik over sendromuna sahip kadınların yumurtalıkları normal kişilere göre farklı bir şekilde görüntü vermektedir. Bu görüntü tıbbi teknolojik araçlar kullanılarak kadın hastalıkları doktoru tarafından kolaylıkla fark edilebilmektedir. Bu sayede tespit edilmesi kolaydır.

Polikistik Over Sendromu Nasıl Anlaşılır?

Polistik over sendromu gelişmeye başlar başlamaz belirti vermeyebilir. Hastalık bireyde vücudunda geliştikçe, bireydeki hormonların üretimi sırasında olağan olmayan durumlar ortaya çıkar ve çeşitli belirtiler görülmeye başlar. Adet düzensizliği hastalığın en çok görülen belirtilerinden biridir. Ancak adet düzensizliğini de bireyin yaşına göre incelemek daha doğrudur. Eğer ergenlik döneminin ilk 2 veya 3 yılında düzensizse endişelenecek bir durum yoktur. Ancak bu durum sonrasında da devam ederse polikistik over sendromundan şüphe edilebilir. Adet düzensizliği yanında görülen diğer belirtiler de şu şekilde sıralanabilir:

  • Geç ya da erken adet görmek, bazı dönemlerde ise hiç adet olmamak
  • Birden çok defa gerçekleşen düşük yapma durumu
  • Sebebi bulunamayan ani kilo artışı
  • Ciltte leke oluşumu
  • Yüz ve sırt bölgesinde normale göre çok fazla sivilcenin oluşması (Bu sivilceler normal sivilcelere göre daha uzun sürede geçerler.)
  • Ses kalınlaşması
  • Kısırlık
  • Vücutta normale kıyasla daha fazla istenmeyen tüylenmeler görülmesi
  • Depresyon, kaygı bozuklukları
  • Ciltte aşırı yağlanma

Bu gibi belirtileriniz olduğunda polikistik over sendromundan şüphelenmeli ve İzmir kadın hastalıkları uzmanlarından randevu alarak bu durumun tedavi edilmesini sağlamalısınız.

Polikistik Over Kisti Nasıl Yok Olur?

Polikistik over sendromunun tedavisi için her şeyden önce bu alanda uzman bir kadın hastalıkları doktoru ile iletişime geçmeniz gerekmektedir. Tanı konduktan sonra kadın hastalıkları doktoru ile bir endokrin uzmanı birlikte uygulanacak tedavinin kararını vermektedir. Tedavide genellikle ilk amaçlanan şey adet düzensizliğini kontrol altına almaktır. Sonrasında ise tüylenmenin önüne geçilmek istenir. Bunun için antiandrojenler kullanılmaktadır.

En sık kullanılan yöntem ise doğum kontrol haplarıdır. Doktorun uygun gördüğü tedavinin uygulanması ile birlikte bireylerin yapması önerilen şeyler de vardır. Polistik over sendromu yaşayan kişilere sık sık egzersiz yapması önerilmektedir. Ayrıca birey düzenli beslenerek de genel bir sağlıklı yaşam tarzına geçerek polistik over sendromunun etkilerini minimuma indirebilmektedir. Bu basit ama etkili yöntemler ile hastalığın ortaya çıkardığı olumsuzluklar ortadan kaldırılabilmektedir.

Polikistik Over Hangi Yaşlarda Görülür?

Polikistik over sendromu adet gören her yaş grubunda görülebilmektedir ancak sendromun daha sık görüldüğü bir yaş grubu bulunmaktadır. Sendromun genel olarak 35 yaş ve altındaki yaş gruplarında görüldüğü bilinmektedir. Hormonal bir problem olan polikistik over sendromunun erken yaşta tanısı her hastalıkta olduğu gibi oldukça önemlidir.

Erken yaşta tanısı konulan sendromun tedavi süreci daha kısa ve kolay olmaktadır. Erken tanı için 35 yaş altındaki kadınların bu süreçlerini oldukça dikkatli takip etmesi önem taşımaktadır. En çok risk altında bulunan bu grup, kadın hastalıkları doktoru ile birlikte adetlerinin düzensizliğini doğru bir şekilde takip edebilirlerse erken tanı yapılmasını o denli kolaylaştıracaklardır.

SSVD (Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum) Nedir?

SSVD (Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum) Nedir?

Kadınlar tarafından merak edilen bir konu olan sezaryen sonrası vajinal doğum yani kısaca SSVD nedir birlikte inceleyelim.

SSVD Nedir?

Bir kere sezaryen doğum yapıldıysa devamında da sadece sezaryen doğum yapılabileceği düşüncesi doğru değildir. Sezaryen olarak doğum yapmış olan bireyler eğer dilerlerse sezaryen sonrası vajinal doğum yapabilmektedir. Bu bağlamda SSVD nedir sorusunun cevabı bir veya birkaç kere sezaryen ile doğum yaptıktan sonra normal yolla da doğum gerçekleştirilebileceğidir. Ancak bu mümkün olsa bile bazı detaylara önem vermek gerekir. Bu konuda doğru bilgi ve yönlendirme ise kadın hastalıkları doktoru tarafından sağlanmaktadır.

SSVD Riskleri Nelerdir?

SSVD’nin en ciddi tehlikesi rahim rüptürü olarak isimlendirilen, geçmiş sezaryen işleminde oluşan kesi kısmının yırtılmasıdır. Böyle bir durum yaşanırsa bebeğin kalp atış hızı yavaşlamaktadır ve bu da bebek için hayati tehlike oluşturmaktadır. Sezaryen doğumda rahime atılan kesi dikey ise, normal doğumda kesinin yırtılma olasılığı çok yüksek olduğundan bu durumda çoğunlukla vajinal doğum tercih edilmemektedir.  Bu durum dışında sezaryen sonrası vajinal doğum riskleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Kanama ve enfeksiyon şikayetleri
  • Organ yaralanması
  • Bebeğin solunum sisteminde sorunlar
  • Vajinal doğuma başlansa bile sezaryene geçiş gerekmesi
  • Bebeğin yeni doğan ünitesinde bakılma gerekliliği
  • Doğuma bağlı bebek kaybı

Bahsedilen riskleri anne adayları bilmeli ve kabul etmelidir. Yoksa kadın hastalıkları doktoru bu sorumluluğu tek başına alamaz.

SSVD Faydaları Nelerdir?

SSVD nedir, riskleri nelerdir gibi durumları incelediğimize göre faydalarından da bahsetmemiz yerinde olacaktır. SSVD, bazı riskler bulundursa da bununla beraber bazı faydalar sağlamaktadır. Mesela, doğum sırasında daha az ilaç kullanılması anne ve bebek sağlığı için her zaman en iyi seçenektir. Aynı zamanda normal doğum sonrasında lohusalık dönemindeki iyileşme süresi kısalmakta, enfeksiyon riski azalmakta ve hatta kan kaybı da en az indirilmektedir.

SSVD sayesinde bebekle daha hızlı bir bağ kurulabilmektedir. Doğum sonrası en kısa zamanda bebeğin emzirilmesi, anne sütünün gelmesi bile daha hızlı olmaktadır. Bunlara ek olarak doğum sonrasında ortaya çıkan ağrı, şiddetli kanama, ateş gibi şikayetlerle daha az karşılaşılmaktadır. Bebek açısından da solunum sorunlarının daha az olmasını sağladığı bilinmektedir.

SSVD Kimler İçin Uygundur?

Her kadının hamilelik süreci farklı olmasına ve sezaryen sonrası vajinal doğum için kesin başarıyı getirecek bir faktör olmamasına rağmen, bilinen bazı faktörler SSVD’nin hangi bireylerde başarılı sonuçlanacağını tahmin etmeye yardımcı olabilmektedir. Örneğin, 90 kilo üzerinde beden ağırlığına sahip olan kadınlarda bu yöntem daha az başarı göstermektedir. Bebeği doğum ağırlığı da başarıyı etkileyen faktörler arasındadır.

Bebeğin doğum ağırlığı yükseldikçe sezaryen sonrası vajinal doğum başarısının görülme olasılığı oldukça azalmaktadır. SSVD operasyonunda başarılı olmak için gebenin yaşı da göz önüne alınması gerekmektedir. 35 yaş ve üzerindeki kadınların tekrar sezaryen doğum yapmaları daha uygun görülmektedir çünkü bu yaş üzerindeki kadınlarda SSVD’de görülen risklerle karşılaşma olasılığı 3 kat daha fazla olmaktadır. Önceki sezaryen doğumun nedeni SSVD operasyonunun yapılıp yapılmamasına karar vermede yardımcı olabilmektedir. Bu sebeple kadın hastalıkları doktoru önceki sezaryen operasyonunun sebeplerini dikkatlice gözden geçirmelidir.

Başarılı sezaryen sonrası vajinal doğum operasyonları arasında makat pozisyon ya da plasenta previa sebebiyle sezaryen operasyona alınmak zorunda kalmış gebeler sayılabilmektedir. Daha önceden de SSVD şekilde doğum yapmış olan kadınlarda da başarı oranı yüksektir. Tüm bunlara ek olarak sezaryen doğum sonrası çiftler yeni bir çocuk planı yapıyor ise anne adayının tam anlamıyla iyileşmesi için en az 2 yıl beklenmesi gerekmektedir.

Polikistik Over Sendromu Nedir?

Polikistik Over Sendromu Nedir?

Kadınlar arasında en sık rastlanan hormonal bozuklukların başlıcalarından olan polistik over sendromu nedir sorusu kafaları kurcalamaktadır. Polistik over sendromu küçük ve iyi huylu çok sayıda kistin oluşması ile gelişmektedir. Kistlerin gelişimi ile birlikte kilo artışı, vücut genelinde tüylenme, adet düzensizliği ve sivilce oluşumu gibi birçok şikâyete de sebebiyet vermektedir. Bireylerin üreme organlarında ortaya çıkan kistler iyi huylu olsa da vücudun olağan işleyişini bozmaları ve anormal bir yapıya sahip olmaları sebebiyle, sendroma sahip kişilerde adet düzensizliği görülmektedir. Bu hastalığa sahip kişilerin hamile kalma ihtimalleri oldukça düşüktür.

Polistik over sendromuna sahip kadınların yumurtalıkları normal kişilere göre farklı bir şekilde görüntü vermektedir. Bu görüntü tıbbi teknolojik araçlar kullanılarak kadın hastalıkları doktoru tarafından kolaylıkla fark edilebilmektedir. Bu sayede tespit edilmesi kolaydır.

Polikistik Over Sendromu Nasıl Anlaşılır?

Polistik over sendromu gelişmeye başlar başlamaz belirti vermeyebilir. Hastalık bireyde vücudunda geliştikçe, bireydeki hormonların üretimi sırasında olağan olmayan durumlar ortaya çıkar ve çeşitli belirtiler görülmeye başlar. Adet düzensizliği hastalığın en çok görülen belirtilerinden biridir. Ancak adet düzensizliğini de bireyin yaşına göre incelemek daha doğrudur. Eğer ergenlik döneminin ilk 2 veya 3 yılında düzensizse endişelenecek bir durum yoktur. Ancak bu durum sonrasında da devam ederse polikistik over sendromundan şüphe edilebilir. Adet düzensizliği yanında görülen diğer belirtiler de şu şekilde sıralanabilir:

  • Geç ya da erken adet görmek, bazı dönemlerde ise hiç adet olmamak
  • Birden çok defa gerçekleşen düşük yapma durumu
  • Sebebi bulunamayan ani kilo artışı
  • Ciltte leke oluşumu
  • Yüz ve sırt bölgesinde normale göre çok fazla sivilcenin oluşması (Bu sivilceler normal sivilcelere göre daha uzun sürede geçerler.)
  • Ses kalınlaşması
  • Kısırlık
  • Vücutta normale kıyasla daha fazla istenmeyen tüylenmeler görülmesi
  • Depresyon, kaygı bozuklukları
  • Ciltte aşırı yağlanma

Bu gibi belirtileriniz olduğunda polikistik over sendromundan şüphelenmeli ve İzmir kadın hastalıkları uzmanlarından randevu alarak bu durumun tedavi edilmesini sağlamalısınız.

Polikistik Over Sendromu Nedir

Polikistik Over Kisti Nasıl Yok Olur?

Polikistik over sendromunun tedavisi için her şeyden önce bu alanda uzman bir kadın hastalıkları doktoru ile iletişime geçmeniz gerekmektedir. Tanı konduktan sonra kadın hastalıkları doktoru ile bir endokrin uzmanı birlikte uygulanacak tedavinin kararını vermektedir. Tedavide genellikle ilk amaçlanan şey adet düzensizliğini kontrol altına almaktır. Sonrasında ise tüylenmenin önüne geçilmek istenir. Bunun için antiandrojenler kullanılmaktadır.

En sık kullanılan yöntem ise doğum kontrol haplarıdır. Doktorun uygun gördüğü tedavinin uygulanması ile birlikte bireylerin yapması önerilen şeyler de vardır. Polistik over sendromu yaşayan kişilere sık sık egzersiz yapması önerilmektedir. Ayrıca birey düzenli beslenerek de genel bir sağlıklı yaşam tarzına geçerek polistik over sendromunun etkilerini minimuma indirebilmektedir. Bu basit ama etkili yöntemler ile hastalığın ortaya çıkardığı olumsuzluklar ortadan kaldırılabilmektedir.

Polikistik Over Hangi Yaşlarda Görülür?

Polikistik over sendromu adet gören her yaş grubunda görülebilmektedir ancak sendromun daha sık görüldüğü bir yaş grubu bulunmaktadır. Sendromun genel olarak 35 yaş ve altındaki yaş gruplarında görüldüğü bilinmektedir. Hormonal bir problem olan polikistik over sendromunun erken yaşta tanısı her hastalıkta olduğu gibi oldukça önemlidir.

Erken yaşta tanısı konulan sendromun tedavi süreci daha kısa ve kolay olmaktadır. Erken tanı için 35 yaş altındaki kadınların bu süreçlerini oldukça dikkatli takip etmesi önem taşımaktadır. En çok risk altında bulunan bu grup, kadın hastalıkları doktoru ile birlikte adetlerinin düzensizliğini doğru bir şekilde takip edebilirlerse erken tanı yapılmasını o denli kolaylaştıracaklardır.

Dış Gebelik Nedir ? Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Dış Gebelik Nedir ? Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?

Bu rahatsızlık, kadın hastalıkları arasında bulunan ve birçok kadın tarafından araştırılan bir konudur. Öyleyse dış gebelik nedir, belirtileri nelerdir gibi sorulara birlikte detaylı bir şekilde göz atalım.

Dış Gebelik Nedir?

Sağlıklı bir gebelikte döllenmiş yumurtanın rahim içerisindeki endometriyum tabakasına tutunmuş halde bulunması ve burada gelişime başlaması beklenmektedir. Eğer döllenmiş yumurta yani embriyo rahmin dışındaki herhangi bir yere tutunur halde ise buna dış gebelik ya da ektopik gebelik adı verilmektedir.

Kadın hastalıkları doktoru olan kişiler bu dış gebeliğin sağlıklı ve normal bir gebelik olmadığını, bu durumun anne sağlığı üzerinde riskler oluşturduğunu belirtmektedir. Bu şekilde gelişen gebelik anne sağlığı üzerinde hayati risklere sebep olduğundan bu tarz gebeliklerin devam etmesinin mümkünatı yoktur. Dolayısıyla dış gebeliğin mümkün olan en kısa vakitte sonlandırılması gerekmektedir.

Dış Gebelik Belirtileri Nelerdir?

İlk olarak bilinmesi gereken dış gebelik nedir sorusunun cevabına ek olarak belirtilerini incelemekte de fayda vardır. Dış gebelikte de normal hamilelik belirtileri de yaşanabilirken normal durumlara ek farklı belirtiler de söz konusudur. Şüpheleri dış gebeliğe yönlendiren en yaygı ve önemli belirtiler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Vajinal kanama ve lekelenmeler
  • Karnın belli tek bir tarafında meydana gelen yüksek şiddetli ağrılar
  • Bıçak saplanmasına benzer keskin ağrılar
  • Sindirim sisteminde bozukluklar
  • Kilo kaybetme
  • Baş dönmesi, bayılma
  • Rektal basınç
  • Kanama sebebiyle omuz ağrısı ya da sık sık boşaltıma çıkma isteği

Bu tarz ağrılar yaşayan ve belirtiler gösteren gebelerin mutlaka kadın hastalıkları doktoru ile görüşmesi gerekmektedir.

Dış Gebelik Nedir

Dış Gebelik Kimlerde Görülür?

Dış gebelik, her kadında görülmesi mümkün olan bir durumdur. Bu sebeple aktif bir cinsel hayatı bulunan tüm kadınlar risk altındadır. Ancak dış gebeliği oluşum riskini arttıran bazı faktörler de bulunmaktadır. Gebelik yaşının 35 yaş ve üzerinde olması, birden fazla kürtaj operasyonu geçirmiş olmak, önceden de dış gebelik geçirmiş olmak, pelvik inflamatuar hastalık geçirmek, doğurganlık arttırıcı ilaç ve tedavilerle gerçekleşmiş gebelikler, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve sigara kullanımı gibi etkenler dış gebelik riskini arttıran faktörler arasındadır.

Bu risk faktörlerinden birkaç tanesine sahip olan kişiler gebelik planlarken İzmir kadın hastalıkları uzmanları ile görüşmeli ve bu riski en aza indirmek için önlemler almalıdır. Bu kişilerin gebe olması halinde dış gebelik ihtimali göz ardı edilmemeli ve muayeneleri daha sık ve detaylı bir şekilde yapılmalıdır.

Dış Gebeliğin Riskleri Nelerdir?

Döllenen yumurtanın rahim dışında yerleşip gelişmesi ile oluşan dış gebelikte, gebelik normal seyirde devam etmemektedir. Yumurtanın döllenmesinden sonra büyüme gösteren dokular farklı yapıları tahrip etmektedir. Eğer bu durum fark edilmez ise anne vücudunda tehlikeli kanamalara sebebiyet vererek hayati risk doğurabilmektedir. Bir iç kanama ile karşı karşıya kalındığında anneni hayatını kaybetmesi ne yazık ki olasıdır, bu sebeple erken tanı önem taşımaktadır.

Dış gebelik erken dönemde tedavi edilirse, hem hayati riskin ortadan kaldırılmasına olanak tanımakta hem de ilerleyen zamanlarda doğurganlığı olumsuz etkilememektedir. Tedaviye geç kalındığı vakit hayati tehlikenin yanı sıra doğurganlığın etkilenmesi de söz konusudur.

Bu paragrafta bahsedilen risklerden dolayı, dış gebelik ihtimalini arttıran etkenlere sahip olan bireylerin bu konuda hassas olmaları gerekmektedir. Bu bireyler herhangi bir gebelik durumunda mutlaka bir kadın hastalıkları doktoru ile iletişime geçmeli ve herhangi bir tehlike görülüyorsa bu konuda gerekli önlemleri doktorunun tavsiyesine uyarak almalıdır. Bu sayede dış gebelik riskinin erken tanılanması da mümkün olabilir.

Çikolata Kisti

Çikolata kisti, endometriozis olarak da bilinir, tuba uterina (fallop tüpleri) ya da rahim dışında karın boşluğunun herhangi bir yerinde endometrium dokusunun bulunması olarak adlandırılan durumdur.

Olması gereken yerden farklı bir yerde bulunan bu endometrium dokusu kendi adet döngüsüne sahiptir. Karın boşluğunda yapışıklık, kısıtlık, tuba uterinanın görevini düzgün bir şekilde yerine getirememesi, yumurtaların kalitesiz olması gibi birtakım olumsuz durumlara yol açabilir.

Çikolata kisti belirtileri hafif düzeyde olduğundan ve bireyler doktora geç başvurduğundan genellikle kısırlık durumunda yapılan tetkiklerle teşhis edilen bir durumdur. Teşhis için göbek bölgesinden küçük bir kesi açılarak laparoskopi tekniği ile kamerayla karın içine girilmesi gerekmektedir.

Çikolata Kisti Belirtileri

Çikolata kisti belirtileri her bireyde farklı şiddette görülebilmektedir. Ayrıca tüm belirtiler tüm bireylerde görülmeyebilir. Belirtiler;

  • Cinsel ilişki esnasında veya sonrasında ağrı,
  • Bel ve karın bölgesinde görülen ağrı ve kramp problemlerinin sık yaşandığı adet süreci (Dismenore),
  • İdrar veya büyük abdest yaparken ağrı,
  • Kısırlık,
  • Aşırı adet kanaması,
  • Adet döneminde görülen şişkinlik, mide bulantısı, kabızlık veya ishal, yorgunluk şeklindedir.
Çikolata Kisti

Çikolata Kisti Neden Olur?

Kistin nedenleri yapılan araştırmalar ile tam olarak tespit edilememiştir. Bilim insanları bu duruma neden olabilecek birtakım teoriler geliştirmiştir. Bunlar;

  • Genetik etkenler
  • Bağışıklık sisteminin zayıf olması
  • Lenf dolaşımı ya da kan dolaşımı ile endometrial dokunun yayılarak farklı organlara yerleşmesi
  • Ters yönde adet görme şeklindedir.

Ancak hangisinin tam olarak problemin nedeni olduğu henüz tespit edilememiştir. Bunun dışında farklı birkaç durumun bir araya gelmesinin kiste yol açabileceği düşünen bilim insanları da vardır.

Çikolata Kisti Tedavisi

Kist tedavisi, bireyde görülen çikolata kisti belirtileri tespit edilerek kişiye özel biçimde bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı (jinekolog) tarafından planlanır ve takip edilir.

Bireyde ilk olarak ilaç tedavisi uygulanıp süreç takip altına alınır. Ardından eğer ilaçla bir gelişme olmazsa cerrahi müdahale gerekli görülebilir.

Bunun dışında bireyin durumuna ve yaşadığı belirtilere göre; ağrı kesici ve gebelik düşünülmüyorsa hormon tedavisi verilebilir. Hormon tedavisi yalnızca devam ettirildiği sürece bireydeki belirtileri ortadan kaldıran geçici bir çözümdür. Tedavi bırakıldıktan sonra ağrı ve diğer şikayetler yeniden başlayabilir.

Bu nedenle hem kalıcı bir çözüm isteyen hem de çocuk yapmayı planlayan kadınlarda cerrahi müdahalenin gerekli görülebilir.

Bunların dışında bireyin östrojen seviyesini düzensizliğe itebilecek biçimde sağlıksız beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi, düzenli egzersiz yapması ve vücut yağ oranını sağlıklı bir düzeyde tutması hem hastalığın önlenmesi hem de tedavi sürecindeki başarının artması adına oldukça önemlidir.