Anorgazmi Nedir?

Anorgazmi Nedir; cinsel hazzın en üst seviyesi olan orgazm halini herhangi bir sağlık sorunu veya psikolojik etkene bağlı olarak deneyimleyemeyen bireylerin yaşadığı duruma verilen isimdir. Genel olarak kadınlarda rastlanılan bir tablodur.

Orgazm esnasında cinsel ilişkiden duyulan haz doruk noktasına ulaşmaktadır. Bu sırada karın kasları, rahim ve çevresindeki kaslar ve makat bölgesindeki kaslar kasılır. Eğer cinsel uyaran devam ederse orgazm çok sayıda gerçekleşebilir.

Ancak anorgazmi problemi olan bireylerde orgazm ya çok geç ya da hiç olmamaktadır. Bu durumun en temel belirtisi uzun süreli ve yeterli düzeyde cinsel uyarana maruz kalındığı halde geç veya hiç orgazm olamama şeklindedir.

Anorgazmi Çeşitleri

Cinsellik kişiden kişiye değişen bir durumdur ve benzer şekilde cinsellik ile ilgili problemler de kişinin kendi bedenine özgü farklılaşabilmektedir. Anorgazminin türünü belirlemek problemin ana nedenini tespit etmek adına önemlidir. Genel olarak görülen anorgazmi türleri:

  • Klitoral veya vajinal anorgazmi
  • Genel anorgazmi
  • Durumsal anorgazmi
  • Birincil veya ikincil anorgazmi        

Klitoral veya Vajinal Anorgazmi

Birey yalnızca vajinal orgazm olamıyor olabilir veya hem klitoral uyaran hem de vajinal uyaran ile orgazm olamıyor olabilir.

Genel Anorgazmi – Durumsal Anorgazmi

Farklı bir partner ile cinsel deneyim yaşadığında orgazm olabilen bireylerde durumsal anorgazmi; farklı bir partner ile cinsel deneyim yaşadığında anorgazminin devam ettiği genel anorgazmi görülebilir.

Birincil veya İkincil Anorgazmi

Bireyin ilk cinsel deneyiminin üzerinden uzun süre geçmesine rağmen orgazm olamama veya geç olma birincil; herhangi bir cinsel işlev bozukluğundan kaynaklanan veya bir nedene bağlı gelişmiş olan ikincil (sekonder) anorgazmi görülebilir.

Anorgazmi Neden Olur?

  • Ergenlik döneminde yaşanan travmalar
  • İlk cinsel deneyim ile ilgili travma yaratan deneyimler
  • Cinsel taciz
  • Küçük yaşlarda cinsellik hakkında abartılı olumsuz deneyimler dinlemek
  • Baskın karakterli, mükemmeliyetçi ve kontrolcü kişilik yapıları
  • Partnerin yeterince cinsel uyaran oluşturmaması
  • Cinsellik ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmamak
  • Ağrılı cinsel ilişki
  • Vajinal kuruluk
  • Enfeksiyon
  • Vajina kaslarının yeterince güçlü olmaması
  • Obezite
  • Bazı kronik sistemik hastalıklar (kalp rahatsızlığı, şeker hastalığı vb.)

Anorgazmi Nasıl Tedavi Edilir?

Anorgazmi tedavi edilebilen ve nedene yönelik tedavisi planlanan bir rahatsızlıktır. Bu süreçte bir jinekolog ve bir psikolog ile birlikte hareket etmek sürecin daha olumlu sonuçlar vermesine yardımcı olacaktır.

İlk olarak yapılması gereken jinekolog tarafından detaylı jinekolojik muayene ile problemin kaynağını tespit etmektir. Fiziksel bir durum (enfeksiyon, vajinal kuruluk vb.) olduğunda ilaç tedavisi ile problem ortadan kaldırılabilir.

Psikolojik durumlarda ise psikolojik destek almak, jinekologdan cinsellik konusunda gerekli eğitimi almak problemin çözülmesine yardımcı olacaktır.

Kimyasal Gebelik Nedir?

Hamilelik testi pozitif sonuç veren, gebeliğin 5 haftaya kadarki ilk aşamalarını tamamlayan ancak sonrasında gebeliğin sonlandığı duruma tıpta kimyasal gebelik, trofoblast regresyonu veya preklinik embriyo kaybı denilmektedir.

Henüz fetüs USG (ultrason) ile görüntülenebilecek boyutta olmadığından ve kalp atışı duyulamadığından bu durumu önceden tespit etmek mümkün olmayabilir. Ancak belirtiler doğrultusunda hekime başvuran bireye yapılan kan tetkikleri teşhise yardımcı bulgulardır.

Nedenleri

Sanılanın aksine yalancı gebelik ile kimyasal gebelik aynı durum değildir. Kimyasal gebelikte gerçekten bebeğin ilk 5 haftalık süre içerisinde gelişiminin devam ettiği görülür ve bu durum düşük yapma ile sonuçlanmaktadır.

cri, annenin yaşının 35 ve üzerinde olması ve genetik faktörlerdir. Ayrıca bebekte ortaya çıkan kromozom anomalilerinde babanın yaşının da etken unsurlardan biri olup olmadığı konusu halen araştırılmaktadır.

Belirtileri

Belirtileri her bireyde farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Genel olarak görülen belirtilerden bazıları şu şekildedir:

  • Gebelik testinin ilk olarak pozitif ilerleyen süreçte negatif sonuç vermesi
  • Hafif düzeyde görülen karın ağrısı şikayeti
  • Adet gününden ortalama 7 gün önce hafif kanama
  • Beta Hcg hormonundaki yükselmenin düşüşe geçmiş olması
  • Bireyin normalde deneyimlemesi gereken bulantı, yorgunluk gibi bazı erken hamilelik belirtilerini göstermemesi

Bu tip belirtilerde birey doktoruna başvurarak kontrollerini mutlaka yaptırmalıdır. Bu belirtilerin bazıları kimyasal gebelik geçirmeyen kişilerde de görülebilir.

Kimyasal Gebelik Nasıl Tedavi Edilir?

Öncelikle kimyasal gebelik geçiren bireylerde kesin olarak sağlıklı bir gebelik sürecinin ve doğumun gerçekleşmeyeceği gibi tespit söz konusu değildir. Çiftler ileriki denemelerinde sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilirler.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta çiftlerin bir sonraki gebelik süreci için detaylı sağlık taramalarının yapılması ve kimyasal gebeliğin altında yatan nedenin tespit edilmesidir. Bu sayede alınması gereken önlemler konusunda daha dikkatli olunacaktır. Bunun için anne adayının gebelik sürecinde jinekoloğu tarafından sıkı takip altına alınması gerekebilir.

Ayrıca anne ve babaların bu süreçte yaşadıkları bu olumsuz durumun üstesinden gelebilmek adına psikolojik destek almaları tavsiye edilir.

Beta HCG Nedir?

Tıpta Human Chorionic Gonadotropin olarak adlandırılan Beta HCG hormonu, gebelik sürecinde kanda yükselen bir hormondur. Bu nedenle gebeliğin tespiti için oldukça önemlidir.

Kan alınarak yapılan gebelik testi ve idrar ile evde yapılan gebelik testlerinde Beta HCG hormonunun salgılanıp salgılanmadığına bakılmaktadır. Ancak ilk haftalarda sonuçlar yanıltıcı olabilir.

Gebeliğin ilerleyen süreçlerinde mutlaka Beta HCG’nin yükselmesi beklenir. Bu nedenle gebelik şüphesi devam eden bireylerin sağlık durumuna dikkat etmeye devam ederek jinekoloğunun belirttiği tarihte tekrar gebelik testi yaptırması gerekebilir.

Beta HCG Testi Nasıl Yapılır?

Hastanede yapılan test için bireyden 1 tüp kan alınır. Laboratuvarda incelenen test hemen sonuç verir ve laboratuvarın yoğunluk durumuna göre 1 – 2 gün içerisinde doktorunuza açıklanır.

Evde yapılan testler ise idrar yoluyla gerçekleştirilir. Her testin kendi sistematiği vardır. Bu nedenle kullanma kılavuzu okunmalı ve talimatlar doğru biçimde uygulanmalıdır.

Bu test için açlık tokluk durumu önemli değildir ve sonucu etkilemez. Ancak idrar ile yapılan erken gebelik testlerinde sabah uyanıldığında vücuttan çıkan ilk idrara ihtiyaç duyulabilir. Bu durumda su içmeden uyanır uyanmaz test yapılmalıdır.

Beta HCG 0.1 Ne Anlama Gelir?

Test gebeliğin olmadığı durumlarda salgılanmamaktadır. Ancak gebeliğin saptanabilmesi için kanda en az 5 mlU/ml değerinde olması beklenir. Bu nedenle 0.1 değeri gebeliğin olmadığını gösterir.

Eğer gebelik şüphesi olan ilk günlerde test yapılmışsa bu değer yanıltıcı olabilir. Bu nedenle kesin emin olmak adına birkaç hafta sonra (doktorunuzun belirttiği tarihte) yeniden test yaptırılmalıdır.

Beta HCG Testi

Beta HCG Kaç Olmalı?

Testin sağlıklı bir gebelik sürecinde değer aralığı şu şekildedir;

Üçüncü hafta: 5-50 mlU/mL

Dördüncü hafta: 5-426 mlU/Ml

Beşinci hafta: 18-7.340 mlU/mL

Altıncı hafta: 1.080-56.500 mlU/mL

Yedinci ve Sekizinci hafta: 7.65-229.000 mlU/mL

Dokuzuncu ve On ikinci hafta: 25.700-288.000 mlU/mL

On üçüncü ve On altıncı hafta: 13.300-254.000 mlU/mL

On yedinci ve Yirmi dördüncü hafta: 4.060-165.400 mlU/mL

Yirmi beşinci ve Son hafta: 3.640-117.000 mlU/mL

Gebelik Olmadığında Test Yüksek Çıkar mı?

Sağlıklı bireylerde gebeliğin olmadığı durumlarda kanda bu hormona rastlanmaz. Ancak yalancı gebelik ve dış gebelik durumlarında yükseldiği görülebilir.

Bu nedenle gebeliğin ilerleyen haftalarında bebeğin sağlıklı gelişim gösterip göstermediğini kontrol etmek adına ultrason taraması yapılır. İlk günlerde bebek henüz ultrasonda görülmediği için dış gebelik veya yalancı gebelik gibi durumlar ilerleyen dönemde teşhis edilebilmektedir.

Bunun dışında idrar testlerinde de test Beta HCG hormonunun varlığında çift çizgi verecek şekilde dizayn edilmiştir. Ancak farklı sağlık problemlerinin varlığında da idrar gebelik testinde çift çizgi görülebilir. Bu nedenle en doğru sonuç için bir jinekolog tarafından kan testine bakılmalıdır.

Beta HCG Ne Zaman Düşer?

Beta HCG sağlıklı bireylerde doğum veya herhangi bir nedene bağlı olarak gebeliğin sonlandığı durumlarda azalarak 5 mlU/ml’nin altına düşer.

Yapılan kontrollerde ısrarla düşmediği durumlarda ilaç verilerek değerin düşmesi sağlanır.

Adet düzensizliği neden olur?

Adet düzensizliği neden olur? Bu içeriğimizi okuyarak normal olmayan adet döngüleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Normal bir adet döngüsü, yumurtlama sırasında yumurtalıklarınızdan birinden yumurta salınır. Yumurta bir sperm tarafından döllenmezse, değişen hormon seviyeleri vücudunuza rahminizi çevreleyen kan ve dokuları dışarı çıkarmak için ağrı şeklinde bir sinyal gönderir.

Bu kanama tipik olarak yaklaşık beş gün sürmektedir. Ardından olağan aylık döngüler kendini tekrar eder.

Ancak bazı kadınlarda, stres ve yaşam tarzı faktörlerinden dolayı altta yatan daha ciddi tıbbi durumlara kadar çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilen anormal kanamalar vardır. 

Adet Düzensizliği Nedir?

Adet Düzensizliği Neden Olur? Düzensiz bir dönem, adet döngünüzün uzunluğunun beklenmedik bir şekilde normal aralığınızın dışına çıkmasıdır. Düzensiz dönemler, anormal kanamaları içerebilir, örneğin:

  • Dönemler arasında kanama veya lekelenme
  • Cinsel ilişki sonrası kanama
  • Döneminiz sırasında ağır kanama
  • Normalden daha uzun süren âdet kanaması
  • Menopoza ulaştıktan sonra kanama

Ergenlikten sonra, birçok kadın düzenli bir adet döngüsüne sahiptir. Ancak, döngünün her seferinde birkaç gün değişmesi normaldir. Yapılan araştırmalar göre kadınların yüzde 9 ile 14’ü ilk dönemleri ile menopoz arasında düzensiz dönemler yaşıyor.

Adet Gecikmesi, Adet Görmeme veya Düzensiz Adet Olma Sebepleri

Stresten daha ciddi tıbbi durumlara kadar, adet düzensizliği, adet gecikmesi veya gecikmesi yaşamanızın birkaç nedeni olabilir.

Düzensiz dönemlerin yaygın nedenleri şunlardır:

  • Kontrolsüz diyabet – Kontrolsüz diyabetiniz varsa, kan şekeri düzeyleriniz ve hormonlar arasındaki etkileşim adet döngüsünü bozabileceğinden düzensiz dönemleriniz olabilir.
  • Yeme bozuklukları – Herhangi bir yeme bozukluğunuz varsa, adet düzensizliği veya gecikmesi olabilir. Bunun nedeni, vücudunuzun adet döngüsünü kontrol etmek için yeterli hormon üretmemesi ve dolaşımda olmamasıdır.
  • İlaçlar – Anti-epileptikler ve antipsikotikler dahil bazı ilaçlar adet düzensizliğine neden olabilir.
  • Polikistik over sendromu – PKOS, düzenli menstrüasyonu bozabilen dengesiz seks hormonlarından kaynaklanır.
  • Erken yumurtalık yetmezliği- Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre, POF’lu kadınların yumurtalıkları 40 yaşından önce çalışmayı bırakıyor  . Ancak, bu durumdaki bazı kadınlar ara sıra adet görmeye devam eder.
  • Stres — Stres hormonları adet görmeyi etkileyebilir ve uzun süreli stres adetinizin gecikmesine veya tamamen atlamanıza neden olabilir.

Ayrıca adet görmeye ilk başladığınızda adetinizin düzenli hale gelmesi biraz zaman alabilir. Menopozdan sekiz yıl öncesine kadar adetiniz düzensizleşebilir.

Adet Geciktiğinde Ne Yapılmalıdır?

Aşağıdaki belirtilerden herhangi biriyle karşılaşırsanız, doktorunuzla konuşmanın zamanı gelmiş olabilir:

  • 90 gündür adet olamama rahatsızlığı,
  • Adetiniz aniden düzensizleşirse,
  • Her 21 günden daha sık adet görüyorsanız,
  • Her 35 günden daha az sıklıkta bir döneminiz varsa,
  • Adetiniz bir haftadan fazla sürüyorsa,
  • Döneminiz alışılmadık derecede ağırlaşıyor ve sancılı geçiyorsa,
  • Dönemler arasında kanamanız oluyorsa,
  • Dönemleriniz son derece acı verici oluyorsa,

Bir jinekolog, düzensiz dönemlerinizin nedenini belirleyebilecek ve sizin için en iyi tedavi planını geliştirmenize yardımcı olacaktır.

İzmir Kadın Hastalıkları Doktoru Opr. Dr. Hasan Ulaş Başyurt ile görüşmek için iletişim sayfamızdan randevu alabilirsiniz. Bu içeriğimizde sizlere Adet Düzensizliği Neden Olur ? sorusunun cevapladık.

Üçlü Tarama Testi Nedir? Nasıl ve Ne Zaman Yapılır?

üçlü tarama testi

Üçlü tarama testi bir diğer adıyla Triple test, bütün hamile anne adaylarına, hamilelik zamanında 16 veya 18. Haftalar arasında yapılması önerilen bir kan testidir. Hamile kadından alınan kan numunesinden, 3 çeşit hormon ölçümü yapılır. Yapılan bu hormon ölçümü ile hamile adayının yaşı, kilosu, sigara kullanıp kullanmadığı gibi konular tespit edilmektedir. Hamilelik haftası ile birlikte özel bir bilgisayar programına işlenerek işleme tabi tutulur.

Hamilelikte bebeğe ait Down sendromu, Edwards sendromu gibi kromozom bozukluklarıyla beraber Nöral tüp defekti olarak bilinen genetik problemlerin taranmasıdır. Bununla birlikte üçlü tarama testi ile bu bahsedilen üç genetik problem dışında rastlanabilen anomali risklerin de bulunmasına yardımcı olur. Yapılan bu üçlü tarama testi ile rahatsızlıkların tanısı yapılmaz, yalnızca riski belirlenir. Yapılan test sonucunda genetik problemlerin bebekte olma riski yüksek çıkarsa, kesinleşebilmesi için amniyosentez veya CVS işlemleri uygulanır. Ayrıca beta HCG ve serbest Estriol ölçümleri de genetik rahatsızlıkların belirlenmesi için büyük rol oynar.

·Trizomi 21-18 (Down Sendromu)

Bu test üçlü tarama testi öncesinde uygulanan ikili tarama testinde yapılan trizomi 21 ve trizomi 18 testleridir. Bu test ile anne karnındaki bebekte oluşabilecek herhangi kalp anomalileri, zekâ geriliği ve başka organ anomalileri riski görülebilir. Toplum içinde zekâ testi olarak bilinmesine rağmen bu test kesinlikle anne karnında olan bebeğin IQ seviyesini belirlemez. Sadece normal dışı bir oluşumun olup olmadığı konusunda bilgi vermeyi sağlar. Fetüs hücrelerinde ekstra 21 numaralı bir kromozom varlığı ile bu tanım yapılmaktadır. Yeni doğan her 500 bebekten birinde tarama yapılmadığı için bu teşhis doğmaktadır.

·Nöral Tüp Defekti

Anne karnında olan bebekte sinir sistemi ile alakalı herhangi bir problemin saptanmasında kullanılmaktadır. Nöral tüp defekti testi ile meydana gelebilecek omurilik hasarı, anomalisi ya da bebeğin sırtında açıklık olması ve beyin hasarı riski ölçülmektedir.

Üçlü Tarama Testi Ne Zaman Yapılır?

Anne ve anne adaylarının bir diğer merak ettiği sorulardan biri ise üçlü tarama testi ne zaman yapılır? Sorusu olmaktadır. Hamileliğin 16. ve 20. haftalarında yapılması uygun görülen bu test bazı laboratuvar tarafından gebeliğin 15. ve 22. Haftasında da yapılabilmektedir. Bu dönemlerde yapılan test sonucu bebekteki herhangi kromozomal hastalık riskinin olup olmadığını saptamaktadır.

Özellikle 35 yaş üstü hamile annelerde ileri yaş gebeliğe bağlı olarak hastalık riskinin yüksek olmasından dolayı amniyosentez testi yapılması önerilmektedir. Üçlü tarama testi ile Edwards ve Down sendromu ile birlikte nöral tüp defekti riskleri saptanabilir. Fakat bazı durumlarda risk oranı zıttı yani düşük olsa bile bebekte kromozomal bozukluk riski belirlenebilir. Bu sebeple riski az oranda olduğu görünse bile anne adayına amniyosentez veya CVS yaptırması önerilmektedir.

Üçlü Tarama Testinde Normal Değerler Kaçtır?

Üçlü tarama testinde dikkate alınan kan değerlerinin ölçümü, hastalıkların her birinin saptanması için farklılık gösterir.

  • Gebelikte anne karnındaki bebekte olma ihtimali olan Down sendromu için, kan değerinin eşik değeri 1/250 olması gerekmektedir. Söylenen bu değer ve üzerinde çıkan miktarlar için test neticesi pozitif olarak yorumlanmaktadır.
  • Anne karnında gelişim göstermekte olan çocuğun olası Edwards sendromu için, hamile kadının kan değerlerinin eşik değeri 1/100 şeklindedir. Söylenen bu değer ve üzerinde meydana gelen oranlar için test sonucu pozitif olarak yorumlanır.

Yukarıda bahsedilen durumda olan değerlerinin dışında meydana gelmiş değerler, üçlü tarama testinde normal değerler olarak görülmektedir.

Üçlü tarama testi ile ilgili daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/gebelik/ sayfasını ziyaret ederek, iletişim sayfasından bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Rahim Alma Ameliyatı Nedir?

rahim alma ameliyatı nedir

Rahim alma ameliyatı, kadınların rahmini karın bölgesinden veya vajinal yoldan alınmasına denmektedir. Bir diğer adı da Histerektomidir. Hastanın durumuna göre ameliyatta rahmin tamamını veya belli bir kısmı alınmaktadır.

Rahim Alma Ameliyatı Hangi Durumlarda Gerçekleşir?

Rahim alma ameliyatı hastanın şikâyetine göre değişmektedir ve genel olarak şu durumlarda yapılır:

  • Yumurtalık kanseri
  • Rahim kanseri
  • Rahim ağzı kanseri
  • Çikolata kisti
  • Miyom veya miyom kaynaklı bel ağrısı, idrar kaçırma, sık idrara çıkma veya idrar yapamama
  • Aşırı kanama veya ara ara kanamalar
  • Rahim sarkması
  • Rahim kalınlaşması
  • Üreme organında bulunan enfeksiyon

Rahim Alma Ameliyatı Nasıl Gerçekleşir?

Rahim alma ameliyatı karın bölgesinden gerçekleşecekse; laparoskopik yani kapalı ameliyat şeklinde veya açık ameliyat şeklinde gerçekleşmektedir. Diğer bir ameliyat şekli de vajinal histerektomi şeklinde yapılır. Vajinal histerektomi de rahim, vajinal yoldan direkt alınmaktadır. Ameliyatın şekli kişinin boyuna, kilosuna ve hastanın durumuna göre değişiklik gösterebilir. Rahim alma ameliyatları kişiye göre değişiklik gösterse de genellikle bir veya üç saat arasında gerçekleşmektedir.

Rahim Alındıktan Sonra Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Rahim alma ameliyatı ciddi bir ameliyattır ve ameliyat sonrasında da dikkatli davranmamız gerekir. Ameliyat sonrasın dikkat edeceğimiz bazı önemli hususlar şunlardır:

  • Rahim alma ameliyatından sonra 1-1,5 ay gibi bir sürede cinsel ilişkiye girilmemelidir
  • Ameliyat sonrasında 4 haftalık bir süre boyunca ağırlık kaldırılmamalı
  • Kişiyi zorlayacak egzersiz ve aktivitelerden uzak kalınmalı
  • Ameliyattan sonra ilk birkaç gün beslenmeye dikkat edilmeli ve sıvı ağırlıklı beslenilmeli
  • 4-6 haftaya kadar vajinal akıntı olursa sağlığa uygun pedler kullanılmalı
  • Genital bölge temizliğine dikkat edilmeli
  • Dikiş atılan yerlerin temizliğine dikkat edilmeli su ve sabun gibi ürünler kullanılmamalı
  • Karın bölgesinden yapılan ameliyatlarda kasıkları zorlayacak hareketlerden kaçınılmalı
  • Doktorun verdiği ilaçlar aksatılmadan kullanılmalı
  • Ameliyattan sonra 1 ay havuz, deniz gibi yerlere girilmemeli
  • Söylenilen tarihte doktor kontrollerine aksatılmadan gidilmeli
  • Ani kanama ve akıntılar olursa doktorla iletişime geçilmeli veya en yakın sağlık kuruluşuna müracaat edilmeli
  • Rahim alma ameliyatı sonrasında düzeli bir şekilde 15-20 dakika yürüyüş yapılmalı

“Rahmin Alınması Cinsel Hayatı Etkiler Mi?” yazımızı okumak için tıklayınız…

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kapali-rahim-alimi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

HPV Aşısı Yaş Aralığı Nedir?

hpv aşısı yaş aralığı nedir

HPV, asıl adı Human Papillomavirus olarak literatüre geçen 100’den fazla türü olan bir virüs grubuna verilen isimdir. Cinsel yolla bulaşan bu virüs ile günümüzde oldukça sık karşılaşılmaktadır. Virüsün bazı türleri rahim ağzı kanserine yol açarken bazıları ise siğil oluşumu yapmaktadır.

HPV çoğunlukla belirti göstermediği için teşhis edilmesi çok zor olabilir. Bu nedenle gereken önlemlerin alınması son derece önemlidir. Bu önlemlerden en etkili olanı ise HPV aşısıdır.

HPV aşısı virüsün bazı türlerine karşı ve bu türlerin hastalığa neden olan etkilerine karşı koruma sağlar. HPV aşısı çoğunlukla kendisini siğille gösteren türe ve rahim ağzı kanserine neden olan virüs türlerinde etkili olur. Aşının etkili olduğu birkaç tür vardır bunlar:

  • Rahim ağzı kanserlerinin %80’ine yol açan 16 ve 18 tip
  • Genital siğillerin %90’ına yol açan 6 ve 11 tip
  • Çeşitli (rahim, anüs, vulva, vajina, penis ve gırtlak) kanserlere yol açan 31, 22, 45, 52 ve 58 tip olarak sayılabilir.

HPV aşısı halihazırda enfekte olan kişilere de uygulanabilir. Aşı virüsün diğer hastalık yapıcı etkilerine karşı koruma sağlar fakat enfekte olan türü iyileştirmez.

HPV aşısının ergenlik dönemine girmeden yapılması tavsiye edilir. HPV aşısı dünyada birçok ülkede çocukların rutin aşılanma süreçlerine dahil edilmiştir. Cinsel aktivitenin başlamadığı ve bağışıklığın en yüksek olduğu yaş aralığı olan 9-45 yaş aralığındaki kadın ve erkek bireylere aşı uygulaması yapılabilir.

HPV Aşısı Kimlere Uygulanır?

HPV aşısı hem kadın hem de erkek bireylere yapılabilir. Günümüzde yanlış bir algı olarak HPV aşısının sadece kadınlara uygulanması gerektiği söylenir. Fakat HPV erkeklerde de genital siğiller ile kendini gösterebildiği gibi penis ve anüs kanserine yol açan türleri de vardır ve aşı bu türlerde de etkilidir.

 Aşının erken uygulanması, bireylerin cinsel temasa ve HPV virüsüne maruz kalmadan önce uygulanması açısından çok önemlidir. Aşının çocuk yaşta yapılması hastalığa maruz kalma riskini minimuma indirmekte, hastalığın yayılmasını azaltmakta ve kanser riskini azaltmaktadır.

HPV Aşısı Nasıl Uygulanır?

HPV aşısı uygulamada bireyin yaşı önemli bir kriterdir. Aşının ilk dozunu alacak birey 9-14 yaş aralığında ise 2 doz aşı uygulaması yeterlidir ve ikinci doz ilk dozdan 6 ay sonra yapılabilir. 15-26 yaş aralığındaki bireylerde 3 doz uygulama yapılır. İkinci doz ilk dozdan 2 ay sonra ve üçüncü doz da 6 ay sonra yapılabilir. Yapılan araştırmalara göre 27-45 yaş aralığındaki bireylerin de 3 doz aşı yaptırması etkili olmaktadır.  

HPV Aşısı Koruyuculuğu Nedir?

HPV aşısının koruyuculuğunun bulunduğu belli başlı tipleri bulunmaktadır (6, 11, 16, 22, 18 31, 45, 52 ve 58 tip). Genç yaşta yapılan HPV aşısı bu tipteki HPV ile karşılaşılması durumunda tam koruma sağlar. Fakat aşı HPV’nin bütün tiplerinde etkili değildir. Bu nedenle erken yaşta yapılan aşının yanında düzenli Pap Smear testleri ve rutin kontrollerin yapılması çok önemlidir. Ayrıca HPV aşısı cinsel yolla bulaşan bütün hastalıklara karşı koruma sağlamayacağı için ilişki esnasında diğer korunma yöntemlerine de özen göstermek gerekir.

HPV aşısının koruyuculuk süresi 10 yıl olarak bilinse de yapılan son çalışmalara göre koruyuculuğun 10 yıldan fazla sürdüğü gözlemlenmiştir.

HPV aşısının; uygulandığı kız çocuklarında siğilleri ve kanser türlerini %86 oranında, genç yetişkinlerde ise %71 oranında azalttığı tespit edilmiştir. Ayrıca rahim ağzı kanserlerinde de HPV aşısının %40 oranında etkili olduğu bilinmektedir.

HPV tedavisinde alanında uzman jinekoloji doktoru için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kadin-hastaliklari-jinekoloji/ sayfasını ziyaret edebilir, iletişim sayfasından bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Vajinal Ultrason Nedir?

Vajinal ultrason işlemi ile birlikte vajinanın içerisine prop adı verilen madde yerleştirilir ve rahim ile yumurtalık arasındaki bölgeye ultrason ile bakılır. Ultrasyon cihazıyla pelvik üzerinde görülemeyen yapılar yer alabilir.

Ancak gerçekleşen vajinal ultrason ile birlikte ayrıntılı bir görüntü şansı elde edilecektir. Ancak vajinal ultrason kızlık zarına zarar verme ihtimalinden dolayı bakire hastalar için tavsiye edilmez.

Vajinal Ultrason Nasıl Yapılıyor?

Vajinal ultrason ile birlikte hastalar jinekoloji masası üzerinde yerleştirilir. Yöntem uygulanmadan önce hastanın tuvaleti olup olmadığı konusu önemlidir. Tuvalet yapıldıktan sonra prop adı verilen cihaza kondom geçirilmesi gerekir.

Böylece jel sürülür ve uzman olan doktor tarafından ultrason sokularak rahimin içi gibi bölgeler incelenme işlemine başlanır. Ortalama olarak 10/15 dakika arası sürebilir. Pek çok hasta tarafından vajinal ultrason ağrılı mı gibi sorular sorulmaktadır. Ultrason sürecinde kendinizi serbest bıraktığınız ve sıkmadığınız takdirde herhangi bir ağrı vermeden kolaylıkla muayene süreci meydana gelecektir. Ancak stres ve sıkıntı gibi durumlarda kendinizi kasmanız biraz ağrı hissetmenize neden olabilir.

Vajinal Ultrason Hangi Hastalıkta Tercih Edilir?

Vajinal ultrason kadın doğum uzmanları tarafından sıklıkla tercih edilen hasta tanı yöntemlerinden birisidir. Genellikle hastalıkların tanısı alanında tercih edilmektedir;

  • Infertilite tedavisi amacıyla tercih edilir.
  • Gebelik kesesinin normal ultrason yolu ile görülmediği takdirde bu ultrason kullanılır.
  • Kadınlarda meydana gelen yumurtalık kisti gibi durumların tanısı amacıyla tercih edilir.
  • Endometriozis yani çikolata kisti durumlarında hasta için kontrol amacıyla kullanılır.
  • Adet dönemi içerisinde düzensiz bir süreç olmasına karşı kontrol amacıyla kullanılır.
  • Miyom adı verilen durumlarda tercih edilir.
  • Özellikle ileri yaştaki kadınlarda meydana gelen rahim ağzı kanseri gibi durumlarda kontrol amacıyla kullanılır.
  • Kadınlarda hamilelik durumundan korunmak amacıyla spiral yerleştirilmesi esnasında kontrol amacıyla kullanılır.

Vajinal Ultrason Hamilelikte Zararlı Mı?

Hamilelik sürecinde ilk 3 aylık dönem tehlikeli bir süreç olarak karşımıza çıkar. Bundan dolayı pek çok anne adayı tarafından vajinal ultrason korkutucu bir durum haline gelmektedir. Ancak yapılan araştırmalar doğrultusunda hamilelik sürecinde herhangi bir zararı yoktur. Hamilelik takip süreci içerisinde ortalama olarak 10 santim uzaklığında kalmaktadır.

Eğer anne adayı kilolu ise uzaklık daha da artar. Düşünülenin aksine tercih edilen vajinal ultrason ile birlikte bebek ve plesanta daha kolay bir şekilde incelenme şansı oluşturulmaktadır. Çeşitli unsurlar ve rahim ağzı kalınlığı gibi durumların ölçme amacıyla kullanılan oldukça faydalı bir yöntem olduğunu söylemek mümkündür.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kadin-hastaliklari-jinekoloji/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Şeffaf Vajinal Akıntı Neden Olur?

Vajinal akıntı, rahim ve vajinanın ağız kısmındaki küçük bezlerden salgılanan sıvıya denir. Bu sıvı, üreme sistemini ve vajinayı sağlıklı ve temiz tutmaya yarar.

Östrojen seviyesindeki değişikliklerden dolayı vajinal akıntı yaşayabilirsiniz. Östrojen seviyeniz yüksek olduğu zaman, östrojen rahim ağzında akıntı için uyarı verir ve vajinadan bir miktar mukuslu akıntı çıkabilir. Östrojen seviyeleri aşağıda belirttiğimiz durumlarda yüksektir;

  • Regl döngüsü esnasında, yumurta bırakılmadan bir süre önce,
  • Doğum sonrası bebekler annelerden östrojen emdiği için doğumdan sonra yaklaşık 2 hafta süreyle,
  • Ergenlik dönemindeki kızların ilk regl döneminden 2-3 ay önce,
  • Gebelik esnasında,
  • Östrojen içerikle ya da östrojen üretmeyi artıran ilaçları kullanan kadınlarda.

Hamilelikte oral yolla kullanılan doğum kontrol ilaçları ve cinsel anlamda uyarılma da akıntınızın görüntüsünü ve miktarını etkilemektedir. Menopoz döneminden sonra östrojen seviyeniz düşer ve olağan akıntı miktarınız azalır.

Vajinal Akıntı Miktarı Neye Göre Değişir?

Vajinal akıntı miktarı neye göre değişirsorusuna cevap vermek gerekirse şu şekilde açıklayabiliriz. Vajinal akıntıların miktarı her kişide büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Bu akıntıların rengi, miktarı ve yoğunluğu, bir kadının regl döngüsünün günlerine bağlı olarak değişebilmektedir:

  • 1 ila 5. Günler: Regl döngünüzün başlangıcında, vücudunuz rahim zarınızı döktüğünden dolayı akıntınız genellikle kanlı veya kırmızı renktedir.
  • 6 ila 14. Günler: Geçen belli bir süreden sonra, normal zamanlardan farklı olarak daha az vajinal akıntı fark edebilirsiniz. Yumurtalar olgunlaşmaya ve gelişmeye başladığı zaman, servikal salgı bulanık hale gelir ve rengi sarı ya da beyaz olur.
  • 14 ila 25. Günler: Yumurtlama döneminden birkaç gün önce akıntınız, yumurta beyazı diye tabir ettiğimiz kıvama benzer halde kaygan ve ince olur. Yumurtlama döneminden sonra; akıntı bulanıklaşır, sarı ya da beyaz ve genellikle yapışkan halde olur.
  • 25 ila 28. Günler: Servikal akıntı hafifler ve de minimum ölçüde görünür.

Vajinal Akıntı Çeşitleri

Vajinal akıntı çeşitleri nelerdir;

  • Beyaz Renkli Akıntılar

Çoğunlukla regl döngüsünün ilk zamanlarında ve son zamanlarında belli bir miktarda beyaz akıntınızın olması normal karşılanır. Bununla beraber, akıntı durumunuza kaşıntı da dahil olmuşsa ve yoğun, süzme peynirine benzeyen bir kıvama ya da görüntüye sahip ise, bu durum normal kabul edilemez ve doktora muayeneye gidilmesi gerekir. Bu gibi kaşıntılı ve kesilmiş süte benzeyen kıvamdaki akıntılar, akıntı mayası enfeksiyonu olabilir.

  • Berrak Görüntüdeki Akışkan Akıntı

Berrak görüntüde ve akışkan bir yapıda akıntınız var ise bu doğal olan bir akıntıdır. Herhangi bir zamanda görülebilen bu berrak ve akışkan olan akıntı, spor ve egzersizlerden sonra yoğun miktarda görülebilir.

  • Berrak Renkli ve Mukuslu Akıntı

Vajinal akıntınız berrak renkte ve akışkan değil de sümüksü, mukuslu bir haldeyse, bu akıntı sizin yumurtlama döneminde olduğunuzu belirtir. Bu akıntı türü de diğer akıntı türleri gibi normal türler arasındadır.

  • Kahverengi Renkte ya da Kanlı Akıntı

Akıntınız kahverengi ya da kanlı ise, regl döngüsü esnasında ya da sonrasında görülmüşse bu durum normal olarak karşılanır. Regl döneminizin sonunda akıntınız kırmızı veya kahverengi görülebilir. Ayrıca regl dönemleri arasında az seviyede kanlı akıntılar yaşanabilir. Bu gibi durumlar “lekelenme” olarak adlandırılır.

  • Sarı ya da Yeşil Renkli Akıntı

Kıvamı yoğun, kalın, köpüklü, kötü bir kokuya sahip olan yeşil ya da sarı renkte görülebilen bu vajinal akıntı türü normal karşılanmamaktadır. Bu akıntı türü trikomoniyaz enfeksiyonunun habercisi olabilir. Bu bakteriyel enfeksiyon cinsel ilişki aracılığı ile yayılabilir. Bu durumda eşinizle birlikte muayene ve tedaviye gitmeniz önerilir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kadin-hastaliklari-jinekoloji/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Rahimde Bir Sorun Olduğu Nasıl Anlaşılır?

Kadınların büyük çoğunluğunun en çok sorun yaşadığı hastalıkların başında rahim hastalıları gelmektedir. Kadınlar bu nedenle; rahimde bir sorun olduğu nasıl anlaşılır gibi sorularına cevap aramaktadırlar. Rahim hastalıklarının bazı türleri ilaç tedavileri ile kısa sürede ve zorluklar yaşanmadan tedavi edilebilse dahi; hastanın hayati tehlike altında kalmasına neden olacak durumlar da görülebilmektedir. Bu nedenle, göz ardı edilmemesi gereken bir durum olduğu bilinmelidir.

Rahimde Görülen Hastalıklara Genel Bakış

Rahim hastalıkları söz konusu olduğunda, diğer çoğu hastalık gibi erken teşhis büyük bir önem taşımaktadır. Rahim hastalıkların başında en sık görülenler olarak; iyi huylu tümör, rahim kanseri, anormal rahim kanaması, miyomlar gelmektedir. Kısaca bu hastalıklara göz atmak isterseniz;

  • Rahim Kanseri: Rahim hastalıkları arasında tedavi edilmediği takdirde can kayıplarına neden olması sebebiyle en tehlikeli olanıdır. Rahim kanseri, endometrium kanseri olarak da bilinmektedir. Özellikle 50 yaşını geçmiş olan kadınlarda rastlanmaktadır. En önemli belirtileri arasında; vajinasal bölge lekelenmeleri, devam eden kanamalar, menopaza girmeyen kadınlarda regl dönemi dışında kanamalar, sulu akıntı görülmesi bilinmektedir. Öncelikli olarak ultrason ile kontrol edilir, kesin teşhis içinse biyopsi ile patolojik incelemeler yapılır. Tedavi için; cerrahi yöntemler, radyoterapi, kemoterapi uygulanır. Erken teşhis oldukça önemlidir.
  • Rahim Ağzı Enfeksiyonu: rahim ağzı enfeksiyonu hastalığında en büyük etken cinsel yolla bulaşan bakterilerdir. Bakteriler rahim ağzında birikir ve hızla çoğalır. Akıntının farklı renge sahip olması ve keskin kokulu olması ile kendini belli etmektedir. Kadınların yaklaşık olarak %40’ında görülür ve koruma için prezervatif ile cinsel ilişkinin tercih edilmesi önemlidir. Pap Smear testi ve kan testleri ile teşhis edilmektedir.
  • Rahimde Miyomlar: Miyom, rahimde bulunan kas ve bağlar nedeniyle görülen iyi huylu tümörlerdir. Rahim hastalıkları arasında en sık görülenlerdendir. Yaklaşık olarak kadınlarda %20 ile %25 arasında görülmektedirler. Bir tane olabileceği gibi birden fazla sayıda olmaları da sık rastlanılan bir durum olmaktadır. Bir miyom, yaklaşık 3 yılda portakal büyüklüğüne sahip olmaktadır. Üreme çağı hastalığı olarak bilinir; kanser değildir ve kansere dönüşmez.
  • Rahimde Polipler: regl döneminde kanamanın fazla olmasına neden olan ve rahim içerisine yerleşen yapılardır. Jinekolojik muayene ile tespit edilirler. İyi huyludurlar, sorunlara neden olmadan kendiliğinden iyileşirler.

Ancak; kötü huylu polip ve miyomlar rahim içi kanamalara ve ağrılara neden olabilmektedirler. Patolojik olarak incelenmeleri gerekmektedir. Doktor kontrolü önerilmektedir.

  • Rahim Sarkması: Rahimi tutan kasların ve ilgili bağların zayıflaması/gerilemesi nedeniyle oluşur. Sık doğum yapmış kadınlarda ve yaşlılarda sık görülmektedirler. Bazı durumlarda genetik olabildikleri içinse hiç doğum yapmamış kişilerde görülebilmektedirler. Sırt ve karın altında cinsel ilişki sırasında ağrı ile kendini belli eder. Öksürme, hapşırma gibi durumlarda idrar kaçırılmasına neden olabilmektedir.
  • Endometriozis: Halk arasında çikolata kisti olarak adlandırılan bir rahim hastalığıdır. Rahim iç dokusunun başka bir yerde büyümesi ile oluşur. Kesin tedavisi yoktur. Belirtileri; anormal regl kanamaları, cinsel ilişki esnasında ağrı duyulması, idrar yaparken ağrı olarak bilinmektedir. Laparoskopi ile tanısı koyulur.

Rahimde bir sorun olduğu nasıl anlaşılır sorunuza kesin cevap için bu sık rastlanılan rahim hastalıklarından herhangi birine ait belirtilerin sizde olup olmadığını sorgulamanızın yanı sıra; randevu alarak bir doktor kontrolünden geçmeniz önerilir.

Daha fazla detayı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kapali-rahim-alimi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.