Miyom Belirtileri, Tanı ve Tedavi Yöntemleri

Miyom, rahimde oluşan iyi huylu tümörler denir. Kansere dönüşme riski yoktur. Kadın üreme organlarında en sık görülen kanser türü olan miyomlara neyin sebep olduğu tam olarak bilinmiyor. Bununla birlikte, bir kadın hormonu olan östrojen hormonunun miyomların büyümesini hızlandırdığı bilinmektedir. Karın ağrısı ve şişlik en belirgin semptomlardır. Menopoza giren kadınlarda hastalığa neden olmayan küçük miyomlar genellikle tedavi gerektirmez. Ancak aşırı büyük ve ağrılı miyomlar da oluşabilmektedir. Hamile olan ve miyom barındıran bireylerin endişelenmesine gerek yoktur. Bu durum hamile bireye ve bebeğine zarar vermez.

Yaygın olmasına rağmen, birçok kadın rahimlerinde miyom olduğunu bilmeden tüm hayatlarını sürdürebilir. Çok büyük olan miyomlar tedavi edilmezse rahimde birtakım sorunlara neden olur. Ağrıya, mide bulantısına veya ateşe neden olabilir, iltihaplanabilir ve bazı durumlarda kısırlığa neden olabilir. Bir çiftin kısırlık tedavisi gördükten sonra kadın hamile kalabilir. Miyom, rahim kasını oluşturan hücrelerden gelişen bir büyümedir. Miyomların boyutu, şekli ve yeri büyük ölçüde değişir. Rahim miyom çeşitlerini şu şekildedir:

  • Saplı miyomlar: Saplı miyom denilen durumda, miyomu destekleyen ve onun rahme tutunmasını sağlayan ince bir sap oluşur. Subseröz veya submukozal miyomlar bu şekilde rahme tutunabilir.
  • İntramural miyomlar: En yaygın rastlanan miyom türüdür. Rahim kas duvarlarında görülür. Bu miyomlar rahmi esnetip genişletebilir.
  • Subseröz miyomlar: Rahim bölgesinin dış kısmında gelişir ve karın bölgesinin bir tarafının daha şişkin durmasına sebebiyet verebilir.
  • Submüköz miyomlar: Bu miyom, rahmin ortasındaki kas katmanlarında veya miyometriumda ortaya çıkar. Çok yaygın rastlanan bir miyom türü değildir.

Miyom Belirtileri ve Nedenleri

Miyomların neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, bazı araştırmalar ve klinik araştırmalar birkaç önemli faktöre işaret etmektedir:

  • Hormonlar: Bir kadın hormonu olan östrojen, büyümelerini hızlandırır. Vücuttaki östrojen seviyeleri, doğal olaylara bağlı olarak yükselebilir veya düşebilir. Örneğin, hamilelik östrojende artışa, menopoz ise azalmaya yol açar. İlaçlar ayrıca östrojen seviyelerinde bir değişikliğe neden olur.
  • Aile öyküsü: Miyomlar genetik olarak kalıtsal olabilir. Annenizde, kız kardeşinizde veya büyükannenizde varsa, sizde de olma ihtimali vardır.
  • Hamilelik: Hamilelik sırasında vücuttaki hormon dengeli oldukça değişmekte, östrojen ve diğer hormonlarının üretimi normale göre daha fazla gerçekleşmektedir. Bu durumda miyomlar hamilelik sırasında daha hızlı büyüyebilir.
  • Irk: Siyahi kadınlar, diğer ırk gruplarındaki kadınlardan daha fazla miyom riski altındadır. Ayrıca, siyah kadınlar genç yaşta miyoma sahip olabilir ve bu miyomlar çok daha fazla büyük ve fazla olabilir.
  • Çevresel faktörler: Erken adet görme, doğum kontrol hapı kullanımı, obezite, D vitamini eksikliği, yüksek miktarda kırmızı et tüketimi, düşük sebze, meyve ve süt ürünleri tüketimi ve yüksek alkol tüketimi, rahim miyomlarının gelişme riskini artırır.

Miyom belirtileri ise kısaca şöyle sıralanabilir:

  • Regl döneminde normalden fazla kanama,
  • Regl ağrısının artması,
  • Kansızlık,
  • Uzayan veya daha sık yaşanan regl kanaması,
  • Karın ve bel bölgesinde sıklıkla yaşanan sancı,
  • İlişki esnasında yaşanan ağrı,
  • Baskı hissi, idrar yaparken zorlanma veya sık sık idrara çıkma,
  • Kabızlık ve makat ağrıları gibi semptomlardır.

Miyom Teşhis ve Tedavi Yöntemleri

  • Miyom teşhisi için ultrason, histeroskopi, histerosalpingografi (HSG), laparoskopi ve MRI yöntemleri kullanılmaktadır. Miyom tedavisi ise şu aşamalardan oluşur:
    Gonadotropin salgılayan hormon ilaçları,
  • Progestin salgılayan rahim içi araç (RİA),
  • Traneksamik asit ve diğer ilaç türleri,
  • İleri durumlarda miyom ameliyatı,
  • Laparotomi, laparoskopi, histereoskopi gibi işlemler esnasında yapılan uygulamalar,
  • Eğer kişi artık çocuk sahibi olmak istemiyorsa rahmin alınması gibi işlemlerle tedavi uygulanabilmektedir.

Detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kapali-rahim-alimi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Geçmeyen Vajinal Mantar Tedavisi

Vajinada oluşan mantar enfeksiyonu vajinal dokularda yoğun bir şekilde akıntı koku ve kaşıntıya sebep olur. Mantar enfeksiyonu ilk oluşmaya başladıktan sonra kontrolsüz biçimde çoğalmaya da devam eder. Oldukça yaygın olarak görülen vajinal mantar enfeksiyonu kadınların hayatları boyunca yaşadığı enfeksiyon türlerinden biridir. Vajinal mantar enfeksiyonları cinsel yolla bulaşmaz. Ancak cinsel hayatın ilk dönemlerinde düzenli hale gelmesiyle vajinal mantar enfeksiyonu görülmeye başlanır.

Vajinal Mantar Neden Olur?

Normal bir vajinada birden çok mantarlar ve bakteriler bulunabilir. Bu mantarlar dengeli biçimde ve zararsız görülen mantar çeşitleridir. Ancak bu mantar çeşitliliğinin bozulması sonucunda kandina albikans denilen mantar türü aşırı büyür ve normalden fazla çoğalmaya başlar. Bu durum mantar enfeksiyonlarının belirtisine ve çeşitli semptomlar göstermesine sebep olur. Ayrıca vajinal mantar oluşmasının en yaygın sebeplerinden biri de yukarıda belirttiğimiz mantar türü haricinde diğer mantar türlerinin de enfeksiyon oluşturmasıyla ortaya çıkabilir.

Vajinal Mantar Tedavisi Nasıl Gerçekleşir?

Vajinal mantarın önlenmesinde rol oynayan en önemli şey iç çamaşır hijyenine dikkat etmektir. İç çamaşırını pamuk ve çok sıkı tercih etmemek mantarın önlenmesini sağlar. Kokulu pedler, uzun süreli kullanılan tamponlar ve çeşitli vajinal kokular mantar enfeksiyonu oluşmasına sebep olabilir. Kısa sürede gerçekleşebilen vajinal mantar tedavisi için doktor tavsiyesine göre 3 ya da 7 gün içerisinde ilaç tedavisi sayesinde vajinal mantar enfeksiyonu iyileşme gösterebilir.

Ancak daha şiddetli ve yoğun görülen vajinal mantar enfeksiyonu yaşanırsa ilaç dozu ve kullanma süresi arttırılabilir. Vajinal mantar tedavisi için doktor muayenesi şarttır alternatif tedaviler güvenli değildir. Alternatif tedaviler sebebiyle iyileşme süreci zorlaşabilir ve mantarın şiddeti artabilir. Eğer doktor tedavisi ile belirtilen süre içinde vajinal mantar tedavisinde iyileşme görülmez ise ya da vajinal mantar iyileştikten sonra tekrar nüksederse tedavi şartlarını yeniden gözden geçirmek için doktora yeniden başvurulması gerekir.

Vajinal Mantar Enfeksiyonu Nasıl Teşhis Edilir?

Vajinal mantar enfeksiyonları ancak fiziki muayene sırasında görülür. Muayene sürecinde doktor, hastanın yaşadığı durumlar ile ilgili sorular sorar. Doktor eğer ki vajinal mantardan şüphe duyarsa vajinal akıntının test edilmesini ister. Enfeksiyona sebep olan mantar türü bu test sayesinde belli olur. Vajinal mantar enfeksiyonu belirtileri orta hafif ve şiddetli derecede kendini gösterebilir. Bu belirtiler içerisinde en yaygın olanı şiddetli kaşıntı ve kokudur.

Bunların haricinde idrar çıkarma esnasında yanma hissiyatı, vajinada görülen kızarıklık ve akıntı yaşanması da belirtiler arasında sıklıkla görülür. Vajinal mantar enfeksiyonundan şüphe duyulması halinde enfeksiyona sebep olan mantarı tanımlamak için doktor çeşitli testler yapar ve o mantar türüne uygun ilaç tedavisi uygular. Sonuç olarak vajinal mantar enfeksiyonu tedavisi için bireyin doktora muayene olması oldukça önemlidir. Vajinal mantar evde tedavi edilebilecek ve zamanla geçebilecek bir hastalık türü olarak görülmemelidir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kadin-hastaliklari-jinekoloji/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Vajinismus Nedir? Kimlerde Görülür?

Neredeyse tüm dünyada görülebilen bir sorun olan vajinismus, ülkemizde kültürel nedenlerden kaynaklı olarak biraz daha fazla sıklıkta görülmektedir.

Ağrı eşiği düşük, genel korkulara fazlasıyla sahip, güven sorunu yaşayan, taciz öyküsü bulunan, ruhsal olarak olgunluğa erişmemiş, aile ya da çevre dolayısıyla yetiştirilme evresinde katı kurallara maruz kalan bireylerde görülme oranının daha fazla olduğu, bazı kliniklerce belirtilmektedir.

Vajinismus Nedir?

Vajen bölgesinde yer alan kasların istemsiz kasılmaları sonucunda cinsel fonksiyonlarda bozulmaların olmasıdır. Günümüzde, psikiyatri kliniklerinde tanısı koyularak istatistiki değerlendirmeye tabi tutulan kılavuzlarda yer almaktadır. Vajinismus ve öbür disparoni durumları ayrılması için genelde rahatsızlığın şiddet boyutu göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılmaktadır.

Bu rahatsızlıktan müzdarip olan kadınlar; cinsel ilişkiye girmek isteseler dahi iradeleri dışında oluşan nedenler dolayısıyla ilişkiye giremezler. Kasılma ve birlikteliği önleme durumu sonucunda vajina kasları tarafından cinsel ilişki önlenmektedir. Bu kasılma durumları, sadece vajinada görülebildiği gibi tüm vücutta da görülebilmektedir.

Türleri Nelerdir?

Vajinismus hastalığı, cinsel birliktelik anlarının hangi döneme rastladığına göre sınıflandırılmaktadır.

Primer ve sekonder olarak 2 türde olduğu var sayılmaktadır.

Primer Vajinismus; ilk cinsel ilişki sırasında vajina kasılır ve ilişkiye girilemez. Vajinal muayene, fitil, vajinaya ilaç koyulması gibi müdahaleler de dahil olmak üzere bu konuda hassasiyetleri oldukça üst düzeydedir.

Sekonder Vajinismus; normal bir cinsel hayat sürdüren kadınların jinekolojik muayene, kürtaj, zor doğum gibi travmalara maruz kalmasının ardından meydana gelmektedir. Bu türe edinilmiş vajinismus da denilmektedir.  Bazı kadınlar ise menopoz sonrasında rahatsızlığa sahip olabilmektedirler. Yaş ilerlemesi ile beraber düşen östrajen seviyesi, nemlilik ve elastikiyet kaybına yol açar. Bu durum nedeniyle ilişki sırasında yoğun ağrılar başlar.

Vajinismus Belirtileri

Temel belirti, bölgesel kaslarda meydana gelen istemsiz kasılmalardır. Ancak durum şiddeti kişiden kişiye değişebilmektedir. Bazı hastalar, penetrasyonun zorlu da olsa gerçekleştiğini belirtirken bazı hastalarda bu durum imkansızdır.

Disparoni, cinsel birleşme zorluğu, cinsel birleşme gerçekleşmemesi, tampon kullanımına bağlı ağrı, jinekolojik muayene sırasında ağrı, ilişki sırasında kas spazmı olarak belirtileri sayılabilmektedir.

Vajinismus Kimlerde Görülür?

Vajinismus hastalığına sahip olan kadınlar, genellikle bu sorunu paylaşmayı tercih etmezler. Bu nedenle vaka sayıları gerçeği yansıtamamaktadır. Tahminlere dayalı olarak; %17’lik bir çoğunlukta oldukları tahmin edilmektedir bazı kaynaklara göre.

Hastalığın görüldüğü kişilerde bunun nedeni genel bir sınıflandırma ile yapısal ve psikolojik olarak 2’ye ayrılmaktadır. Neredeyse %90 psikolojik nedenler sonucunda ortaya çıkmaktadır. İlk geceden korkma, kızlık zarı korkusu, toplumsal namus kavramı, çevreden edinilen yanlış bilgiler, abartılı cinsel hikayeler bilinç altına yerleşir ve kişilerin cinsel ilişkinin korkulacak bir eylem olduğunu düşünmelerine neden olur. Bu olumsuzluklara maruz kalan kadınlarda da vajinismus rahatsızlığının görülme ihtimali artar. Ayrıca kadın tarafından olumsuz ilk ilişki deneyimi (acı, aşırı kanama, zorlanma) vajinismusa neden olmaktadır.

Yapısal olarak ise;

  • Vajina kısalığı
  • Vajen içinde perde
  • Kızlık zarında fazla kalınlık
  • Vajinal enfeksiyon
  • Pelvik inflamatuar hastalıklar
  • Bartholin kisti şeklinde nedenleri olabilmektedir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/vajinismus-tedavisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İdrar Sızması Neden Olur?

Böbreklerimizden gelen idrarın biriktiği mesane, halk arasında idrar torbası ya da idrar kesesi olarak da bilinmektedir. Beyin ve o bölgede bulunan sinirler tarafından mesanenin kasılıp gevşemesi kontrol edilmektedir. Mesane, idrar artışı yaşandıkça esneyen bir yapıya sahiptir ve buna bağlı olarak burada basınç artışı yaşanmamaktadır. Mesanenin alt ucunda bulunan kaslar kesenin ağzının kapalı kalmasını sağlarken sonraki adımda ise kontrolü hormonlarca yapılan üretra adı ile anılan bir kanal yer almaktadır.

İdrar sızması ya da kaçırma; idrarın istemsiz ve kontrolsüz olarak tutulamamasıdır. Çeşitli nedenlerden kaynaklı olarak her yaşta görülebileceği gibi ileriki yaşlarda daha da sık rastlanmaktadır. İdrar kaçırmanın kadınlarda daha fazla olduğu bilinmekte ve sürekli olarak tekrarlandığı durumlarda hastalık olarak kabul edilmektedir.

İdrar Sızması Nedenleri Nelerdir?

İdrar sızması kişinin yaşam konforuna etki etmekte ve hem psikolojik hem de sosyal olarak olumsuz yönde etkilemektedir. İdrar kaçırma nedenleri şu şekilde sıralanmaktadır;

  • Genetik faktörler
  • Kişilerin ileriki yaşlarda olması
  • İdrar torbası sarkması
  • Obeziteye sahip olma
  • Vajinal enfeksiyonların yaşanması
  • Sistit rahatsızlığı
  • Kabızlık
  • Menopoz
  • Şeker hastalığı
  • Zor gerçekleşmiş doğumlar
  • İdrar yollarında veya böbreklerde taş olması
  • Prostat büyümesi (erkeklerde)
  • Bazı ilaçların kullanımı (kas gevşetici, tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, sakinleştirici, depresyon ve alerji ilaçları)
  • Demans Alzheimer hastalığı
  • Sinir sistemi hastalıkları
  • Vajina ile mesane arasında fistül oluşumu

İdrar Sızması Çeşitleri Nelerdir?

  • Stres inkontinansı: Sinir ve kas zayıflığından dolayı meydana gelen bu sızdırma çeşidi; özellikle hapşırma, öksürme, gülme ve ağır eşya taşıma gibi durumlarda idrar kesesinde basıncın artmasından kaynaklı olarak yaşanmaktadır.
  • Sıkışma tipi idrar kaçırma: Mesanenin kontrol dışı kasılması nedeniyle oluşan bu sızdırma çeşidi, aniden ve istemsiz bir şekilde yaşanmaktadır.
  • Mix tip: Bu sızdırma çeşidinde her iki duruma da rastlanılmaktadır.

İdrar Sızması Nasıl Tedavi Edilir?

İdrar sızması tedavisinde başarılı bir sonuç edilmesi, sızmanın hangi problemlerden kaynaklı olduğunun bulunmasına bağlı olmaktadır. Eğer sızmaya neden olan problem ortadan kaldırılırsa tedavide başarı yakalanabilinmektedir. Hastada aşırı kilo problemi varsa uygun diyet ve egzersizler ile zayıflaması sağlanır. Eğer sızma, kabızlık nedeni ile oluşmuş ise diyeti düzenlenmekte ve bu sorun için hekim tarafından uygun ilaçlar verilmektedir. İdrar yolu enfeksiyonlarında ise antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır.

İdrar kaçırma problemi yaşayan kişiler, mutlaka bir üroloji hekimi ile görüşmelidir. İdrar kaçırma rahatsızlığında üroloji hekimlerince uygun görülen ilaç tedavisi de uygulanmaktadır. Bu rahtsızlığa sahip olan kişilerin bir hekimden yardım alması oldukça önemlidir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/idrar-kacirma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İç Dudak Estetiği Kaç Günde İyileşir?

Labioplasti adıyla da anılan iç dudak estetiği operasyonu, son dönemlerde fazlaca başvurulan genital ameliyatlar arasında bulunmaktadır. Labioplasti; doğuştan olmak üzere ya da ergenlik çağıyla beraber iç dudaklarda meydana gelen genişleme, sarkma, kararma ya da düzensiz olma gibi çeşitli sorunların ameliyat ile ortadan kaldırılması işlemidir. Bu uygulamada iç dudaklar kesilerek küçültülmekte ve estetik olarak düzeltilmektedir. Bazı durumlarda da labial asimetri olarak isimlendiren bir dudak kısmının diğerinden daha uzun ya da daha farklı bir yapıda olması nedeniyle de gerçekleştirilmektedir.

İç dudaklar, dış genital alanın iç tarafında yer alan ve “labium minus” denilen üstü tüysüz yapılardır. Dış dudaklar ise dış kısımda bulunan kabarık şekildeki “labium majus” ismi verilen üzeri tüyle kaplı bölgedir.

İç Dudak Estetiğinin Yapılma Nedenleri Nelerdir?

  • Kişide bu durumdan kaynaklı oluşan utanma ve özgüven kaybı
  • Beden algısında meydana gelen bozulma
  • Cinsel ilişki sırasında oluşan acı ve ağrı hissi
  • Klitoris üzerinin fazla deri ile kaplı olmasının etkisiyle de cinsel ilişki sırasında hissedememe
  • Dar kıyafet giyiminde sürtünme ve dışarıdan genital bölgenin fark ediliyor olması
  • Sık sık görülen vajinal enfeksiyon
  • Egzersiz sonrasında ortaya çıkan terleme, kötü koku ve enfeksiyon
  • Menstruasyon döneminde ve tuvalet sonrasında yaşanan hijyen problemleri
  • Kronik lokal tahriş olma (irritasyon)
  • Yürüme, oturma ve bisiklet binme esnasında meydana gelen rahatsızlık hissi

İç dudaklarda meydana gelen sorunlar kişiyi hem psikolojik hem de hem de fiziksel açıdan etkilemektedir. Bundan dolayı iç dudak estetiği ameliyatı kişi için endişelerden kurtulma, kozmetik, hijyenik, seksüel ve fonksiyonel olarak birçok fayda oluşturmaktadır.

İç Dudak Estetiği Teknikleri Nelerdir?

Bu operasyon, uzmanlık alanı bu yönde ilerlemiş olan jinekolog ve de plastik cerrahi hekimlerince gerçekleştirilmektedir. Labioplasti ameliyatı 45 dakika ile bir buçuk saat arasında süren bir işlemdir. Ameliyat süresi, kişinin sahip olduğu geniş dudak yapısına ya da klitoris düzeltmesinin de yapılmasına göre farklılık göstermekte ve bu durumlarda bir saati aşmaktadır. İç dudak ameliyatı tekniklerini şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Deepitelizasyon (Delaminasyon): yanakların iç ve dış soyulması işlemidir.
  • V plasti: En çok kullanılan yöntemdir ve dokuların kama şeklinde çıkarılmasıdır.
  • Parsiyel rezeksiyon: dudakların kenar bölümlerinin kesme ile alınmasıdır.
  • Lazer labioplasti: kesme işleminin lazer ile gerçekleştirildiği uygulamadır.
  • Üst pedikül rekonstrüksiyonu ile beraber alt kama rezeksiyonu: alttan üçgen bir doku çıkartıldıktan sonra üstteki parçanın aşağıya alınarak dikilmesi işlemidir.
  • Z plasti: isminden de anlaşılacağı gibi parçanın z şeklinde çıkarılmasıdır.

İç dudak estetiği sonrası kişi genel itibariyle 3 gün sonra normal yaşantısına dönebilmekte ve 20 gün gibi bir süre çerçevesinde de dikişler düşmektedir. Fakat iyileşme süresi için ilk bir hafta çok önemli olduğundan bu süreç içerisinde pansumanların düzenli yapılması ve hijyen kurallarına mutlaka uyulması gerekmektedir. İşlem sonrasında cinsel hayat, spor ve denize girmek gibi aktiviteler ise doktor onayıyla birlikte bir ay sonra yapılabilinmektedir. Ameliyat sonrası dönemde ödem, ağrı, yanma, batma ve kanama görülmesi normaldir. Kanama miktarı adet kanamasını geçtiği taktirde ve ani bir şişlik ortaya çıktığında ise mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.

geçici bir problem olarak düşünülmekte ve tedavi istenmemektedir. Bilinenin aksine bu sorun gerçek bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir.

Vajinismus Tedavisi Nasıldır?

Vajinismus tedavisi herkes için farklılık göstermekte ve kişiye özel olma özelliği taşımaktadır. Tedavi şekli belirlenirken sorunun neden ortaya çıktığı, derecesi ve çiftlerin sosyokültürel özellikleri incelenmekte ve bazen bir yöntem bazen de birkaç yöntem birden uygulanmaktadır.

İlişkiye girememe problemi yaşayan çiftler için ilk önce sorunun genel anlamıyla anlaşılması adına basit bir jinekolojik muayene yapılmaktadır. Neredeyse 15 saniye süren bu muayene sonrasında problemin ana kaynağının teşhisi tam olarak yapılmakta, düzeyi saptanmakta ve genital bölgede var olan anatomik nedenler belirlenmektedir. Çiftler tarafından bu sorunla uzman kişilere başvurulduğunda ilk olarak jinekolojik değerlendirme yapılması son derece önem teşkil etmektedir.  Çünkü sorun fiziksel engellerden kaynaklı ve bu belirlenmemiş ise psikolojik tedaviler hem zaman olarak hem de maddi olarak kayıplara neden olmaktadır.

Neredeyse %90’ı zihinsel endişe ve kaygı nedenli olan vajinusmus probleminin sadece %10’luk bir kısmı doğuştan var olan ya da sonradan ortaya çıkan fiziki nedenlerden kaynaklıdır. Ana nedeni psikolojik olan sorunlarda daha çok bilişsel davranışsal cinsel tedavi şekli uygulanmaktadır. Bunlara ek olarak kullanılan yöntemler ise şu şekildedir;

  • Hipnoterapi (Hipnoz tedavileri)
  • EMDR
  • Akupunktur
  • Nöralterapi
  • Biofeed back terapi
  • Botulinum toksin enjeksiyon uygulamaları

Fiziksel olarak oluşmuş olanlarda ise kızlık zarının sert yapılı, yüksek kenarlı, ara bölmeli ya da vajina darlığı gibi nedenlere rastlanmaktadır. Bunlardan dolayı ortaya çıkmış olan vajinismus, basit cerrahi operasyonlar ile tedavi edilmektedir. Burada en sık uygulanan işlemler ise şu şekildedir;

  • Kızlık zarının alınması ya da kesilmesi
  • Vajina içi bölmelerin çıkartılması
  • Vulvar vestibulitis operasyonları
  • Vajina genişletme ameliyatları

Vajinismus tedavisinde artık doğru yöntemler sayesinde oldukça başarılı olunmakta ve kişiye özel uygulamalar sayesinde tedavi süreci yoğun tempolu bir şekilde 3 ile 5 gün arası sürmektedir.

Vajınismus Egzersizleri Nedir?

Vajinismusta karşılaşılan en büyük sorun; vajinayı saran pelvik kasların istemsiz kasılmalar meydana getirmesidir. Bundan dolayı kişiye yaptırılan bazı egzersizler ile bu kasların kontrolünün sağlanması amaçlanmaktadır. Bunları ise şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Ayna egzersizi
  • Masaj uygulamaları (sensate focus)
  • Kegel egzersizleri
  • Pelvik taban rehabilitasyonu
  • Parmak egzersiz uygulamaları
  • Dilatör çalışmaları
  • Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/labioplasti/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Kapalı Rahim Alma Ameliyatı Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?

Farklı nedenlere bağlı olarak kadınlarda laparoskopik histerektomi, halk arasında bilinen ismiyle kapalı rahim alma ameliyatı uygulanmaktadır. Kapalı biçimde uygulanan histerektomi sonrasında enfeksiyon oluşma oranı oldukça düşüktür. Yaraların küçük olma durumu veya ameliyatın streil ortamda gerçekleşmesi durumunda enfeksiyon riski düşmektedir. Kapalı rahim ameliyatı sonrasında rahimde küçük yaralar bulunmaktadır. Her açık yarada enfeksiyon oluşabilmektedir. Bu nedenle laparoskopik histerektomi ameliyatı geçiren kişilerin birkaç faktöre dikkat etmesi gerekmektedir. Bu faktörler ise şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Ameliyat sonrasında taburcu olan hastanın kalacağı mekân oldukça temiz ve hijyenik olmalıdır. 
  • Hasta tuvalet ihtiyacını giderdikten sonrasında kişisel temizliğine çok fazla önem vermelidir. Özellikle vajina temizliğinde ön taraftan arkaya doğru yapılmalıdır. 
  • Hekim tarafından verilen ilaç ya da ağrı kesiciler düzenli şekilde kullanılmalıdır. Fakat hasta şiddetli ağrı hissediyorsa mutlaka ameliyat olduğu hekime başvurmalıdır.
  • laparoskopik histerektomi diğer ameliyatlara oranla küçük yaralar içermektedir. Her ne kadar de bu yaralar küçük olsa da kapanması ve tamamen iyileşmesi için hastanın bir süre ağır yükleri taşımaması gerekmektedir. 
  • Hastanın tuvalet ihtiyacını giderme sırasında kendisini zorlamaması gerekmektedir.
  • Ameliyat sonrası hastanın kabızlık sorunu yaşamaması açısından bol sıvı tüketmeli ve yemeklerinde çorba gibi ürünler tercih etmesi gerekmektedir. Kabızlık oluşması halinde doktorla görüşülmelidir.
  • Ameliyat sonrasında hekimin söylediği aralıklar boyunca kontrollere aksatılmadan gidilmelidir.
  • Ameliyat sonrasında rahime su kaçmamalıdır. Aksi halde rahime kaçmış olan su içerisindeki bakteriler etrafa yayılarak ameliyatlı bölgenin enfeksiyon kapmasını sağlamaktadır. Bu nedenle hasta duş alacağı süreci doktora danışmalıdır. Genellikle hasta taburcu edildikten 48 saat içerisinde duş almamalıdır. Ayrıca denize ya da havuza girmek için ameliyattan 3/4 hafta sonra izin verilir. 
  • Hastanın cinsel ilişkiye girmesi enfeksiyon oranını yükseltmektedir. Bu nedenle 1 ile 1,5 ay sonra hasta cinsel ilişkiye girebilir. Detaylı süreç için doktora danışılabilirsiniz. 
  • Taburcu sonrasında hastanın sık, sık yürüyüş yapması gerekir. Rutin yürüme aktivitesi ise hastanın iyileşmesini hızlandırır. 
  • Vajinada kanama ya da akıntı oluşması durumunda hastanın doktora başvurması gerekmektedir.

Kapalı Rahim Alma Ameliyatı Hangi Durumlarda Yapılır?

Kapalı rahim alma ameliyatı (laparoskopik histerektomi) kadınlarda şu gibi durumlar söz konusu ise uygulanmaktadır;

  • Adenomyozis; kontrolsüz şekilde dokulara ilerleyen endometriyumuna bağlı olarak rahimde bulunan kasların büyümesi sonucunda oluşur. İyi huylu olarak bilinen bu hastalık bazı durumlarda alınmalıdır. Hastalığın alınması içinse laparoskopik histerektomi uygulanır.
  • Premalign Lezyonlar; Rahim içerisinde çıkmaktadırlar. Bu lezyonlar çoğu zaman kötü huylu tümörlerin oluştuğunu bildirmektedir. Yayıldığı bölgelerin ve biçimine bağlı olarak lezyonların alınması gerekmektedir. 
  • Miyom; İyi huylu tümör olarak da bilinmektedirler. Rahmin birçok farklı yerinde çıkabilmektedir. Genellikle zarar vermeyen türlerden olsa da çoğu zaman kanseri oluşturmaktadır. Hastanın sırt ağrısı, regl döneminde ağrılı ve düzensiz kanamalar ya da cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrı hissetmesi durumunda alınması gerekmektedir.  
  • Pelvik Inflamatuar Hastalıklar; Rahim çevresinde oluşan hastalıkların ilerlemesi durumunda kapalı rahim alma ameliyatı gerçekleştirilmelidir. 

Kapalı Rahim Alma Ameliyatı Sonrasındaki Süreç 

Laparoskopik Histerektomi ameliyatı hastalara minimum seviyede ağrı hissettiren ve az komplikasyon gösteren hasta dostu ameliyat türüdür. Kapalı rahim alma ameliyatı genel olarak 60 dakika ya da 2,50 saat sürebilmektedir. Ameliyattan sonra 2 gün içerisinde hasta taburcu edilmektedir. Bu ameliyat sonucunda oluşan yaralar iz bırakmamaktadır. İyileşmesi zorlu olmayan türdendir. Özellikle hastanın ameliyat sonrasında düzenli yürüyüş yapması durumunda iyileşmesi oldukça hızlanmaktadır. İlaçlara ve farklı faktörlere dikkat edilmesi durumunda olumsuz sorunlarla karşılaşmak söz konusu değildir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kapali-rahim-alimi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Vajina Daraltma Ameliyatı Kalıcı mı?

Yaşlanma, kilo alışverişinde düzensizlik, doğum sonrası ve genetik sebeplerden kaynaklı olarak genital bölgede bazı rahatsız edici değişimler olabilmekte. Kadınların birçoğu vajinalarında meydana gelen değişim nedeniyle cinsel yaşamlarından uzaklaşmayı seçmektedir. Labium minör kısmında görülen ve kadınların rahatsız hissetmesine neden olabilen görüntüler, bazı durumlarda kişide acı hissiyatına dahi neden olabilmektedir. Bu tip sorunlarda genital bölge kusurlarının ortadan kaldırılması için bazı tedavi ve müdahale yöntemleri geliştirilmiştir. Genital estetik olarak geçen söz konusu müdahaleler; vulva dolgusu, vajen daraltma, G noktası müdahalesi, vajina estetiği, genital beyazlatma işlemi ve iç dudak estetiği şeklinde sıralanabilir.

Vajina Daraltma İşlemi Nasıl Yapılır?

Vajinal daraltma işlemi, kozmetik jinekoloji kapsamındadır. Vajinanın yeniden eski sıkı haline dönmesi amacıyla yapılır. Tıbbi ismiyle vajinoplasti olarak bilinir. Estetik ve işlevsel amaçlı bir operasyondur. Vajina genişlemesi nedeniyle kadınlarda cinsel isteksizlik, hazda azalma durumu, his kaybı ve orgazm olamama durumları görülebilmektedir.

Aynı zamanda vajinanın doğuştan kısalığı ya da olmaması durumunda, cinsiyet değişimi sonrasında ve var olan vajina üzerinde değişiklik yapmak için yapılan operasyonlar vajina daraltma olarak geçmektedir.

Kısaca Vajina Daraltma Ameliyatı

Lokal anestezi ve sedasyon yani hafif uyku anestezisi ile gerçekleştirilmesi tercih edilen vajina daraltma ameliyatı yaklaşık olarak 45 dakika ile 1 saat aralığında tamamlanır. En iyi sonuç için girişinden itibaren vajina içerisinde yaklaşık 7 cm’ye kadar ilerleme sağlanır. Bu ilerleme miktarı doktor ve hastanın isteğine göre değiştirilebilmektedir. Fazla dokular çıkarılır, vajina içerisi operasyona özel üretilen iplikler ile dikilir. Dokular, bu dikim aşaması ile birleştirilirler.

Ameliyat sonrası Vajina Yeniden Genişler mi?

Vajina daraltma ameliyatı sonrasında vajinada tekrar genişleme olup olmayacağı, ameliyatın kalıcılık seviyesi pek çok kişi tarafından merak edilen bir sorudur.

Vajinalarda genişlemenin en sık görülen nedeni doğum olarak tespit edilmiştir. Sadece gebelik nedeni ile dahi genişleme olması olasıdır. Pek çok faktöre bağlı olarak gelişen bu durumun çözümü için geliştirilen vajina daraltma operasyonu sonrasında, kişiler tekrar aynı sorunu yaşamaktan korkmaktadırlar.

Vajina daraltma ameliyatı, kalıcı bir ameliyattır. Yani alınan sonuçta kalıcı bir sıkılık sağlanmaktadır. Vajinanın dikim müdahalesinin ardından elde edilen sıkılık hali normal şartlar altında tekrar genişlemeye meyilli olmaz. Ancak, tekrarlayan bir normal doğum yapılmadığı sürece genişleme görülmez. Bu nedenle operasyonun etkili ve kalıcı olduğunu söylemek doğru olur.

Vajina Daraltma Operasyonu Riskleri

Bu ameliyat için dikkat edilmesi gereken ilk husus jinekolog seçimidir. Deneyimli ve bilgili bir jinekolog seçimi ile, operasyon sırasında ya da sonrasında ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar minimize edilebilir. Bu olumsuz durumlar; enfeksiyon oluşması, kanama vb. riskler olarak sıralanabilir.

Operasyon konusunda dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da vajinanın ihtiyaç duyulandan daha fazla daralttırılmamasıdır. Sonrasında ilişki esnasında ağrı oluşumu şikayetleri olabilmektedir.

Detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/vajina-daraltma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İdrar Kaçırma Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

İdrar kaçırma, tıbbi ismiyle üriner inkontinans olarak bilinen ve her yaşta görülmesi muhtemel olan bir rahatsızlıktır. Kişiler istemsiz ve kontrol edilemez bir şekilde idrar kaçırma olayını yaşarlar. Sürekli tekrarlama durumunda bir hastalık olarak teşhis konulur. İdrar kaçıran kişinin hayat konforu olumsuz yönde etkilenir, sosyal ve psikolojik problemlere yol açar.

İdrar Kaçırma Nedir?

İdrar kesesi veya idrar torbası olarak halk arasında bilinen mesane; idrarın biriktiği yerdir. Mesanede bulunan kasların kontrolü sinirler ve beyin tarafından kontrol edilir. Normal tanımlanan mesaneler, esneklik sağlar ve basınç artışını engeller. Bu sayede mesane altında yer alan kaslar ile kese ağzı kapalı durumda kalır.

İdrar kaçırma her yaşta görülebilmekle beraber ileri yaşlarda görülme oranı daha fazladır. Görülme ihtimali daha az olsa da genç yaşlarda mesane sarkması gibi farklı nedenler dolayısıyla idrar kaçırma görülebilmektedir.

İdrar Kaçırma Nedenleri Nelerdir?

Pek çok farklı faktöre bağlı olarak idrar kaçırma görülebilmektedir.

Birkaç örnekle idrar kaçırma nedenleri;

  • İdrar torbasında meydana gelen enfeksiyon nedeniyle gelişen skar doku tabakası
  • Felç
  • Multipl Skleroz hastalığı
  • Parkinson
  • Yaşlılık nedeniyle görülen bunama yani demans
  • Omurilik dokusunda meydana gelen hasarlar
  • Antidepresan, idrar söktürücü vb. ilaçların kullanımı
  • Depresyon hali,
  • Guatr rahatsızlığı…

Nedeninin belirlenmesi için doktor muayenesi sonrasında yapılacak birkaç tahlil ve test gerekir.

İdrar Kaçırma Türleri Nelerdir?

  1. Gerçek Sters İnkontinans

Mesane ve üretra arasında yer alan yapının normal sayılan anatomik açısını kaybetmesi sonucunda ortaya çıkar. Açı değişikliği nedeniyle basınç kontrolü sağlanamaz ve idrar kaçırma görülür. Çoğu idrar kaçırma vakasında ana sebep gerçek stres inkontinans olarak teşhis edilmektedir.

Öksürme, hapşırma, gülme, merdiven çıkma gibi olağan durumlar gerçek stres inkontinans sonucunda idrar kaçırma nedeni olabilmektedir.

  • Detrussor İnstabilitesi

İdrar torbası kasılmalarında iltihap ve tümör oluşumu gibi farklı sebepler dolayısıyla duyusal sıkışma görülebilmektedir. Kişiler mesane kontrolü sağlayamaz ve idrar kaçırma görülür. Mesane sinirlerinde meydana gelen bu bozukluğun sebebi, MS hastalığı gibi rahatsızlıklar dolayısıyla da ortaya çıkabilmektedir.

İdrar Kaçırma Belirtileri

  • Stres tipi idrar kaçırma: gülme, hapşırma vb. durumlarda görülen en yaygın tiptir.
  • Yetişememe durumu ile idrar kaçırma: kişiler lavabo ihtiyaçlarını fark ettikten sonra lavaboya yetişemezler.
  • Karışık tip idrar kaçırma: her iki tip kaçırmanın bir arada görülmesidir.

İdrar Kaçırma Rahatsızlığı Nasıl Tedavi Edilir?

Doktor muayenesi sonucunda ilaçla veya cerrahi müdahale ile hastalığın tedavi edilmesine karar verilir. Bu karar genelde radyolojik görüntüleme sonrasında verilmektedir. 

Jinekolojik muayene sonucunda mesane sarkması, rahim sarkması durumlarının varlığı sorgulanır. Ameliyat ihtimalinin olası sonuçları değerlendirilir. Nadir de olsa ürodinami testi istenebilir. Enfeksiyon durumu bu sayede etkisiz hale getirilir. Ultrason vasıtasıyla mesane içinde artık idrar sorgulanır.

Ameliyat sonucunda yüzde 95 oranında başarı elde edilir ve işlem yaklaşık 15 dk sürer.

Aktiflik durumunda fazla aktif mesaneye sahip olan ve acil sıkışma nedeniyle idrar kaçıran hastalarda ameliyat tercih edilmez. İlaç tedavisi ve nedene bağlı cerrahi müdahale ile tedavi adımları izlenir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/idrar-kacirma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Vajina ve Makat Kaşıntısı Neden Olur?

Vajina ve makat kaşıntıları fiziksel olduğu kadar ruhsal etkileriyle de bilinirler. Sosyal açıdan hem tarif etmesi zor hem de utanç kaynağı olarak atfedildiklerinden bireyler bu konuda tanı almayı ve tedavi görmeyi ellerinden geldiğince ertelerler.

Genital organ mantarı ve trikomonas dışındaki hallerde genellikle aynı nedenlerle oluşur, benzer şekilde takip ve tedavi alırlar.

  • Antibiyotiklerle bölgenin doğal yapı ve florasının bozulması
  • Genel sebebi gıdalar olan dermatit, mayasıl
  • Mantar enfeksiyonları
  • Kondilomlar (siğiller)
  • Sabun gibi kimyasal temizleyicilerin sık teması
  • Sentetik iç çamaşırları
  • Dar kıyafetler
  • İlaç veya yabancı ürün kullanımı, kayganlaştırıcı alerjisi
  • Yetersiz hijyen koşulları
  • Kaşıntı takıntısı ve diğer psikolojik nedenler

Her iki kaşıntı tipinde de ortak görülen nedenler arasında sayılabilir.

Makat kaşıntıları; bakteri ya da mantar enfeksiyonu dışında kıl kurdu gibi parazitlerden de kaynaklanabilir. Yapılan son araştırmalarla kafein, alkol, süt, fındık, domates, çikolata gibi gıdaların kaşıntıya neden olabildiği belirtilmiştir. Kaşıntıya eşlik eden basur ve mayasıl sık gözlenen durumlar olmakla beraber nadir de olsa kalın bağırsak kökenli kanserlerle de oluşabildiği ifade edilmiştir. Dar kıyafetler, cilde uygun olamayan temizleyici maddeler, dışkı teması sonrası yetersiz hijyen, deterjanlar, tuvalet kağıtları ve makat bölgesinin ıslak kalması önce tahrişe ardından da kaşıntılara yol açar.

Vajinal kaşıntıların en sık nedeni kandida adıyla bilinen mantar enfeksiyonudur. Bilinçsiz antibiyotik kullanımı, havuz sonrası ıslak mayoyla oturulması ve duş alınmaması, partnerin mantar enfeksiyonuna sahip olması gibi nedenlerle vajenin uygun asidik ortamının bozulması sonucu mantar üremesi kolaylaşır ve enfeksiyona olan yatkınlık artar. Bir diğer neden, yeşilimsi kötü kokulu akıntının eşlik ettiği trikomonas iken daha nadir rastlanan sebepleri arasında; doğum kontrol yöntemi olarak köpük kullanımı, vajen bölgesi kanserleri, kıl dibi iltihabı, batık ve apseler, tüylerin uzaması ve ter sayılabilir.

Vajina ve Makat Kaşıntısı Nasıl Geçer?

Tüm hastalıların tedavisinde olduğu gibi öncelikli amaç kaşıntının nedenini bulmak ve ortadan kaldırmaktır.

  • Doğal malzemeler ve pamuktan üretilmiş iç çamaşırı ve elbiselerin tercih edilmesi
  • Perine bölgesinin (anüs vajen arası) darbelerden korunması
  • Terleme ve tahrişi azaltma amaçlı otururken yastık kullanımı
  • Kaşıntıyı arttıracak sert ve renkli tuvalet kağıtlarının tercih edilememesi
  • Normal sabunların kullanılmaması, varsa doktor tarafından reçete edilen asidik sabunların uygun doz ve aralıklarla uygulanması
  • Duş jeli, şampuan, ıslak mendil gibi materyallerle temasın kesilmesi
  • Parfüm içeren pedlerin kullanılmaması
  • Kaşıntıya neden olabilecek yiyecek ve içeceklerin tüketiminin sınırlandırılması
  • Rafine gıdalardan uzak, yüksek lifli besinlerin tüketilmesiyle kabızlık ve ishalin önlenmesi; rahat dışkılamanın sağlanması
  • Kaşınan bölgenin ılık ve temiz suyla sabah akşam yıkanması ve yumuşak bir tuvalet kağıdıyla nazikçe kurulanması
  • Gerekli görülüyorsa antiseptikli suyla oturma banyosu yapılması
  • Bilinmeyen bitki ve ilaçların kullanılmaması kaşıntıyı geçirebilecek temel yöntem ve uygulamalardır.

Bunun dışında eğer dermatolojik kökenli bir kaşıntıysa;

  • Mantar hastalıkları için krem ve tabletler
  • Derinin viral hastalıklarında kullanılan krem ve solüsyonlar
  • Radyofrekans, kriyoterapi gibi yöntemler
  • Bakteriyel kökenli hastalıklar için antibiyotikli ilaçlar, solüsyon ve pansumanlar
  • Paraziter hastalıklar için losyonlar ve pomadlar
  • Bağırsak parazitlerine özel şuruplar
  • Habis hastalıklar için cerrahi müdahale ve kriyoterapi
  • Antihistaminik ilaçlar

Hafif steroidli kremler tedavi yöntemleri olarak kullanılabilir.

Bu yazımızda ilginizi çekebilir: https://opdrhasanulasbasyurt.com/blog/14-soruda-genital-beyazlatma/

Kürtaj Nedir? Nasıl Yapılır?

Kürtaj ya da daha doğru tabiriyle “küretaj”, genel anlamda rahim içinde istenmeyen gebeliğin sonlandırılması işlemidir. Tıp dilinde dilatasyon olarak da isimlendirilir. On haftaya kadar istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması, fetüsün anomalili olması, anne sağlığının tehlikede olması, mahkeme kararıyla tecavüz bebekleri, fetüsün anne karnında ölmesi gibi gebeliğe ilişkin nedenlerle yapılabildiği gibi yoğun adet kanamalarının tanı ve tedavisi, postmenopozal dönemde kanama olması gibi hastalığa bağlı nedenlerle de yapılabilir.

Günümüzde yaygın olarak ilaçlı ve cerrahi olmak üzere başlıca iki yöntemle gerçekleştirilir. İlaçlı kürtaj; hamileliğin ilk dokuz haftasında uygulanan, cerrahiye alternatif daha düşük riskli bir yöntemdir. Düşük, alınan ilaçlarla sağlanır ve kürtajın tamamlanması ortalama iki gün sürer.

Diğer yöntem olan vakumlu kürtajda ise gebelik vakumla çekilerek sonlandırılır; ortalama on dakika kadar süren bu işlem az ağrılı ve düşük risklidir. İlk 12 haftada gerçekleştirilebilen bu işlemde hasta jinekolojik muayene masasına alınır, vajina içerisine yerleştirilen spekulumla görünür hale getirilir ve antiseptik solüsyonla temizlenir. Lokal veya genel anestezi altında 10 dakika içerisinde istenmeyen gebelik vakumla alınır. Hasta bu esnada hiçbir ağrı hissetmez, işlemden sonra evine dönerek günlük hayatına kaldığı yerden devam edebilir.

Kürtaj sonrası:

  • Reçete edilen ilaçlar eksiksiz alınmalı
  •  En az 10-15 gün süreyle cinsel ilişkiye ara verilmeli
  • Bir süre tampon yerine hijyenik ped tercih edilmeli
  •  İlk hafta içinde kontroller aksatılmamalı
  • Sabun dahil kimyasallar kullanılmadan duş alınmalı, küvete girilmemeli
  • 15 gün denize ve havuza girilmemeli
  •  İlk iki hafta hafif ağrı, lekelenme ve krampların normal olduğu unutulmamalıdır.

Kürtajın genel riskleri arasında yoğun kanama, rahim delinmeleri, anesteziye bağlı sıkıntılar, inflamasyonlar, gebelik materyalinin tam çıkarılamaması, rahim içi yapışıklıkların olması sayılabilirken işlemden sonra aşırı kanama, yüksek ateş ve şiddetli karın ağrısı gelişirse acilen bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.

Sağlıklı bir kürtaj sonrası tekrar hamile kalma ya da sağlıklı bir gebelik geçirme olasılığı etkilenmez, hatta işlem sonrası ilk cinsel ilişkide gebe kalma ihtimali yüksek olduğundan doğum kontrol yöntemlerine başvurulur.

Unutulmamalıdır ki işlem mutlaka tam donanımlı bir hastanede, işin ehli hekimlerce gerçekleştirilmelidir.

Kürtaj Sonrası Adet Görme Ne Zaman Olur?

Kürtaj işleminden sonra genellikle 30-40 gün içerisinde ilk adet kanaması görülürken bu süre bazen yirmi gün kadar kısa ya da kırk günden uzun olabilir. İşlem sonrası ilk zamanlarda bir hafta on gün süreli gecikmeler yaşanabilir ancak kritik olan ilk adetin 40 gün içerisinde görülmesi gerekliliğidir.

Gecikmelerin genel sebebi strese bağlı hormonel değişikliklerdir. Böyle durumlarda hastalara stresten uzak durmaları tavsiye edilir. Nadir görülen diğer komplikasyonlar ise fazla kazınmaya bağlı rahim içinde yapışıklık olması, gebeliğin alınamamış olması ve hala devam etmesidir.

Ayrıca bu süreç içerisinde fark etmeden tekrar hamile kalınmış olması da adet görmeyi engelleyen bir diğer durumdur. Bu tarz 40 günü geçen gecikme hallerinde acilen sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır, tedavi esnasında rahim filmleri çekilebilir, duruma göre adet söktürücü doğum kontrol ilaçları reçete edilebilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kurtaj/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.