Kürtajdan Ne Kadar Sonra Hamile Kalınır?

İstenmeyen gebeliklerde olsun, gerekse çeşitli sağlık sorunları nedeni ile olsun kadınlar bazı durumlarda kürtaj yaptırmak zorunda kalabilir. Ama kürtaj sanıldığı kadar kolay bir işlem değildir. Bu nedenle mutlaka dikkatli ve uzmanlar tarafından yapılması gerekir. Kürtaj yaptıran kişilerin en çok merak ettiği soruların başında ise kürtajdan ne kadar süre sonra hamile kalınır? Sorusudur. Kürtaj ile birlikte kadınların rahminde zorlama ve yıpranma meydana geleceği için tekrar bir hamilelik geçirmek isteyen kişiler, tekrar bir gebelik planlamadan önce doktorun önerdiği süre boyunca korunma yöntemleri ile hamilelikten korunmaları gerekmektedir. Kürtajdan sonraki iki hafta sonra kadın rahminin tekrar toparlanması için dinlenmesi gerekir.

Kürtaj Sonrası Hamilelik Süreci

Kürtajdan sonra iki hafta boyunca kadın için çok kritik bir dönemdir. Kürtaj sırasında yıpranan ve deforme olan rahmin tekrar toparlanması gerekir. Bu süre içinde kadınlar ağrı, kanama veya acı gibi olumsuz durumlar gözlemlenir. Doktorlar ise kürtajdan iki hafta sürecinde kesinlikle kadına cinsel ilişkiyi yasaklamaktadır. Çünkü cinsel ilişki sırasında enfeksiyon riski mevcut olacaktır. Kadının rahmi hem hamilelik nedeni ile hem de kürtaj nedeni ile yıprandığı için dışarıdan gelebilecek her türlü enfeksiyona da yatkın hale gelir.

Kürtaj İzmir her zaman dikkat edilmesi gereken konulardan biridir. Gerek izmir ilimizde gerekse diğer illerde de olsun gebelik için rahmin tamamen iyileşmesini ve kendini toparlamasını beklemek gerekir.

Kürtaj sonra yumurtalıkların tekrar kendini toplaması için yaklaşık 2 ila 3 hafta geçmesi gerekir. Yani kürtaj yapıldıktan sonra rahim ve yumurtalıklar yıprandığı için hem hamile kalma şansı düşüktür hem de hastalık kapma riski yüksektir. Bu nedenle daha dikkatli olunması şarttır.

Kürtaj sonra hamilelik her kadın için farklı olabilir. Bazı kadınlar daha hassas olduklarından dolayı, rahimleri diğerlerine göre daha hassastır. Yani İzmir kürtaj sonrası tekrar hamile kalma süresi her kadın için farklı olur. Ama yeniden bir hamilelik planlaması için mutlaka 3 ila 4 hafta beklenmesi tavsiye edilir. Bu şekilde hem kadın için daha sağlıklı bir süreç başlayacaktır hem de bebek için daha sağlıklı bir süreç başlar. Uzmanlara göre ise tekrar hamile kalmak isteyen kişilerin kürtajdan sonra bir adet geçirmeleridir. Çünkü kürtaj sonrası bir adet geçiren kadınların rahimleri daha sağlıklı ve yumurtalıklarının işleyişi de daha sağlıklı olacaktır. Yine ilerleyen yaş gurubundaki kadınların kendilerini toparlama süreci genç kadınlara göre daha uzun sürmektedir. Hal böyle olunca 35 yaş üstü bayanların bu konuda daha özenli olmaları tavsiye edilir.

Detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kurtaj/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tüp Bebek Tedavisine Ne Zaman Başlanır?

Tüp bebek tedavisine ne zaman başlanır? Doğal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlerin sıklıkla başvurduğu tüp bebek tedavisi pek çok çift için başarılı sonuçlanmaktadır. Tüp bebek tedavisine başlamadan önce ön muayene süreci gerçekleşir ve çeşitli tetkikler ile tedaviye uygun olunup olunmadığı değerlendirilir.

Tedaviye uygunluk durumundan başlangıç için belli bir zaman aralığı tercih edilmesi gerekir. Uzman doktor kontrolünde bir tedavi planı oluşturulur. İstenilen zamanda ön muayene için başvurulabilir. Tedavi uygunluk durumunda ise genellikle adet sürecinin 2. ya da 3. günü tercih edilir.

Bunun sebebi ise o gün için alınacak olan kan testlerinin daha doğru değerleri gösterme olasılığıdır. Aileler için en ideal sürecin belirlenmesi ve tedavinin doğru şekilde yönlendirilmesi açısından bu zaman aralığı oldukça önemlidir. Testler sayesinde tüp bebek tedavisinin nasıl ilerleyeceğine dair ipuçları elde edilir. Ayrıca aksi söylenmedikçe aç olarak gidilmesine gerek olmaz.

İlk muayene için çiftlerin daha önce herhangi bir tedavi planı ya da test sonuçları varsa hepsinin getirilmesi önerilir. Geçmişe dair sunulacak bilgiler uzmanların bilgi edilmesi açısından önemlidir. Tedavi sistemi genel olarak öncelikle gerekli tetkik ve testlerin yapılması sürecini içerir.

Ardından çiftlerin tüp bebek tedavisinde uygun olup olmadığı değerlendirilir. Uygun olunması durumunda nasıl bir tedavi planı hazırlanması gerektiğine dair aile ile iletişim içinde olunur. Tedavi aşamasına uygun olunması kadar hangi tedavinin uygulanacağı dönemdir. Tüp bebek tedavileri farklı yöntemler içerir.

Daha önce belirli testler yapılsa bile güncel doğru bilgilerin elde edilmesi için başvuru sırasında mutlaka yeni tetkiklerin istenmesi söz konusu olur. Bu testlerin önemi düşünüldüğünde örnek olarak bir ultrason muayenesinin dahi ne kadar önemli olduğu bilinmelidir. Bazı küçük sorunların gözden kaçmasıyla çocuk sahibi olunamayabilir. Bu gibi sorunların çözümü noktasında gerekli uygulamaların yapılmasına dikkat etmek gerekir.

Tüp Bebek Tedavisi Aşamaları

Tüp bebek tedavisi son dönemlerin en teknolojik gelişmeleri eşliğinde sunulan başarılı tedavi yöntemlerini içerir. Tüp bebek tedavisi adet sürecinin 2. ya da 3. günü başlamalıdır. Bu süre zarfında tedavi şekline bağlı olarak bazı ilaçlar önerilebilir.

Yapılacak tüm işlemler uzman kontrolü dahilinde gerçekleştirilir. Tüp bebek tedavisine bu süre aralığında başlanmasının ardından folikül gelişimleri aralıklı şekilde takip edilir ve ilaç doz ayarlaması buna göre yapılabilir. Ortalama 10 günlük bir süreç bu şekilde ilerler.

İzmir Tüp Bebek Tedavisi

İzmir tüp bebek tedavisi ile bölgede yaşayan kişiler etkili bir tedavi yöntemine başvurulabilir. Tedavi şekilleri ailelerin yapısına uygun olarak belirlendiği için süreç her aile için farklı gelişebilir. Ancak uygun olunması durumunda ve aile ile hekimin işbirliği ile süreç sonunda çiftlerin bebeklerini kucağına alabilmesi beklenir.

Tedavi devamında alınan yumurtalar tüp bebek laboratuvar bölümünde çalışan uzmanlar tarafından değerlendirilerek durum hakkında bilgilendirme yapılır. Tüm süreçlerde ailenin bilgilendirilmesi tüp bebek tedavisi noktasında önemli konulardan birisidir. Bu sayede tüm aşamaların doğru şekilde ilerlemesi mümkün olur. Özet olarak tüp bebek tedavisinin ön muayene dışında başlangıç tarihinin adet döneminin 2. veya 3. günleri arasında başlaması gerekir. Tüp bebek tedavisine dair bilgi sunduğumuz yazımızın sonuna geldik.

Daha fazla ayrıntılı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/tup-bebek-tedavisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Sezaryen Sonrası Bakım Nasıl Olmalıdır?

Sezaryen doğum, normal doğumun aksine cerrahi uygulamalar gerektirmektedir. Bu nedenle profesyonel hekimler tarafından yapılması gerekiyor. İzmir sezaryen kapsamında bulunan birçok profesyonel hekimle karşılaşmak ise mümkündür. Normal doğumdan ziyade sezaryen doğum sonrası annenin bakımı titiz şekilde yapılmalı ve gerekli işlevleri yerine getirmelidir. Bunlar ise şu şekildedir;

  • Önemli hususlardan biri elbette doğum sonrası dikişlerdir. Sezaryen dikişleri her ne kadar kendiliğinden kapansa da bazen özel bakım istemektedir. Özellikle dikişin olduğu bölüm kuru tutulmalıdır.
  • Sezaryen doğum sonrasında merak edilen konulardan birisi ise cinselliktir. Sezaryen doğum sonrasında 6 hafta boyunca cinsel ilişkiye girilmemelidir. Aksi halde rahim içerisinde bakteriler oluşabilmektedir.
  • Sezaryen doğum sonrasında kanama oluşması normaldir. Bu kanama 3 ila 4 hafta boyunda sürebilmektedir. Bu süreçte vajinal bölgenin yıkanılmaması veya tampon kullanılmaması gerekir.
  • Sezaryen doğum sonrasında beslenmede anne için önem arz etmektedir. Gün içerisinde en az 2000 kalori tüketmelidir. Bu besinlerin çoğunluğunu ise protein kaplamalıdır.
  • Sezaryen sonrasında annelerde idrar yapmada sorun oluşabilmektedir. Bu sorun genellikle idrarını yaparken yanma ya da zorlanma gibi durumlardır. Böyle durumlarda ise kişinin oturma banyosu veya ılık bir banyo yapması gerekir.
  • Doğumdan 2/3 gün sonra ayaklarda ve çeşitli bölgelerde şişme meydana gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda ise bol su tüketmeli ve ayakları yukarı kaldıracak şekilde dinlenilmelidir.

Sezaryen Sonrası Dikkat Edilecek Hususlar

Anne veya bebeğin sağlık durumunu etkileyen faktörler nedeniyle ya da annenin isteğine bağlı olarak sezaryen doğum yapılmaktadır. Ancak sezaryen doğum yaparken hastaneyi, hekimleri ve birçok unsuru araştırmak gerekmektedir. Başarılı sezaryen doğumları arasında sezaryen İzmir görmekte mümkündür. Ancak sezaryen doğumu sonrasında annenin dinlenme gibi birçok unsura dikkat etmesi gerekmektedir. Sezaryen doğumu sonrası anne şu gibi hususlara dikkat etmelidir;

  • Yeni sezaryen doğum yapan annenin düzenli biçimde yürüyüş yapması gerekmektedir. Düzenli yürüyüş sayesinde kan pıhtılaşması ya da annede kabızlık gibi durumlar söz konusu olmamaktadır.
  • Sezaryenden sonra anneler kendilerini iyi hissettiklerinde bebeklerini emzirmek istemektedirler. Ancak yanlış emzirme durumunda bebekte boğulma gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Sezaryen bölgesine baskı yapmayacak şekilde bebek emzirme yöntemleri bulunmaktadır. Bunun için hemşirelerden ya da hekimlerden emzirme desteği alabilirsiniz.
  • Sezaryen doğum sonrasında şiddetli ağrı, şişlik, akıntı, göğüs ağrısı, şiddetli öksürük ve ateş gibi durumlar söz konusu ise hemen doktora başvurulmalıdır.
  • Çoğu anne doğumdan sonra verilen ilaçları önemsememektedir. Ancak daha hızlı iyileşme göstermek istiyorsanız ilaçlarınızı aksatmamalısınız.
  • Sezaryen sonrasında oluşan izleri geçirmek için kremler kullanabilirsiniz. Ancak krem sonrasında oluşan kararma, şişme, kalınlaşma gibi sorunlarda kullanmayı bırakınız.
  • Bir hafta boyunca gereksiz hareketten kaçınılmalıdır. Bu dönemde kendinizle ve bebeğinizle ilgilenin ağır işlerden uzak durun.

Sezaryen Doğumun Dezavantajları

Her cerrahi operasyonlarda olduğu gibi sezaryen doğumunda dezavantajları bulunmaktadır. Sezaryenin en büyük avantajı kesinlikle annenin iyileşme süresinin uzun olmasıdır. Çünkü normal doğum yapan anneler birkaç saat içinde rahatça ayaklanabilirken, sezaryen doğumu olan anneler 7-10 gün arasında iyileşme göstermektedir.

Doğum sırasında narkoz etkisiyle ağrı hissedilmemektedir. Ancak sezaryen doğumdan bir hafta ya da bir ay sonra ameliyat olan kısımda ağrılar hissetmek mümkündür.

Bir diğer dezavantajı ise nadir görülen kanama, enfeksiyon ya da rahime yakın olan organların zarar görmesidir. Normal doğumda bebek doğum kanalı eşliğinde dünyaya geldiğinden yaşadığı basınç nedeniyle akciğerde bulunan sular dışarıya atılmaktadır. Fakat sezaryen doğumda böyle durum söz konusu olmadığından bebekte solunum sorunları oluşabilmektedir. Bilimsel kanıtlar ve araştırmalara göre ise sezaryen doğum eşliğinde dünyaya gelen bebeklerde astım görülme ihtimali çok yüksektir.

Ayrıca sezaryen doğum sırasında genel anestezi gibi nedenlerden komplikasyonlar ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi durumların önüne geçebilmesi içinse hekimlerin profesyonelce hareket etmesi gerekmektedir. İzmir sezaryen kapsamında doğumunuzu üstlenecek hekimlere güvenebilirsiniz.

Sezaryen Doğumun Avantajları

Sezaryen doğum, annenin karın alt bölgesinde kesi açılarak bebeğin dünyaya getirilmesini sağlamaktadır. Bu operasyon ise genellikle 30/45 dakika sürebilmektedir. Özellikle doğumu yaklaşacak annelerin ilgi odağı kolay doğum olarak adlandırılan sezaryen doğumdur. Bu nedenle sezaryen doğum avantajları da merak konusu olmuştur. Sezaryen doğumun avantajları ise şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Sezaryen doğumda bebek rahatlıkla açılan kesiden çıkarıldığından omuz, ayak ya da kafa sıkışması gibi olumsuz durumlarla karşılaşmamaktadır.
  • Çoğu annelerin sezaryen doğumu seçmesinin nedeni ise doğum sırasında ağrı hissetmemesidir. Genel anestezi, epidural anestezi veya spiral anestezi gibi nedenlerden anne yarı uyanık ya da baygın olmaktadır.
  • Sezaryen doğum planlanabilir doğum avantajı sunduğundan hem anneye hem de doktora kolaylık sağlamaktadır.
  • Normal doğum sonrasında idrar kaçırma gibi durumlar söz konusudur. Ancak sezaryen doğum sonrasında birkaç egzersizle bunu önlemek mümkündür. Elbette ki bu gibi avantajlardan yararlanabilirsiniz. Ancak unutulmaması gerekir ki sezaryen doğum önemli operasyondur ve bu nedenle titiz bir çalışma istemektedir. Sezaryen İzmir kapsamında bulunan doktor ve hastanelerde sıklıkla methedilmektedir.
  • Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/sezaryen/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Labioplasti Ameliyatı Nedir?

Doğuştan gelen ya da sonradan genişleyen, kararan, sarkan veya uzayan vajinal iç durakların kesilerek küçültülmesine labioplasti ameliyatı denmektedir. Labioplasti iç dudağa verilen isimdir. Labioplastinin yapılma nedeni genellikle iç dudakların kronik bir şekilde dışarıya çıkmasıdır. Ayrıca bir dudak kısmı diğer dudak kısmına oranla daha sarkık ise labioplasti ameliyatı yapılabilmektedir. Ameliyat sonrası çoğu zaman hastalar memnun kalmamaktadır. Ancak bu gibi durumlarda revizasyon ameliyatı yapılmaktadır. Genital estetiklerde sıklıkla tercih edilen labioplasti ameliyatı sonrasında vajinal kısımda daraltma meydana gelmektedir. 

Labioplasti Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Labioplasti ameliyatı olacak kişiler tehlikeli olup olmadığı ve ameliyatın nasıl yapıldığı gibi birçok şeyi merak etmektedirler. Profesyonel doktorlar tarafından doğru teknikler eşliğinde yapılan ameliyat tehlikeli değildir. Ancak merdiven altı bir alanda yapılan labioplasti ameliyatı tehlikeli olmaktadır. Bu nedenle seçeceğiniz hekim önem arz ermektedir. Labioplasti ameliyatını plastik cerrahları veya jinekologlar yapmaktadırlar. Ameliyat yapılmadan önce doktor hastayı muayene ederek ne gibi sorunların olduğunu inceler. Ardından ameliyat sırasında uygulanacak labioplasti tekniği kararlaştırılır. 

Kararlaştırılan teknik sonrası hastaya randevu verilir. Ameliyat genel olarak 1 ila 1,5 saat arasındadır. Hastanın özel durumuna göre lokal anestezi, genel anestezi, sedasyon anestezi uygulanır. Labioplasti ameliyatları klinik ortamında gerçekleşmelidir. Ameliyat sonrasında yaralar hızlı iyileşmektedir. 

Labioplastinin Riskleri Nelerdir?

Her ameliyatta olduğu gibi labioplasti ameliyatında da risk bulunmaktadır. Ancak risklerin tamamen ortadan kalkması için deneyimli ve profesyonel hekim tercihi yapılmalıdır. Aksi halde ameliyat sonrasında dış dudak kenarlarında girinti-çıkıntı ya da simetri kaybı gibi sorunlar olabilmektedir. Ayrıca labioplasti ameliyatı merdiven altında yapılırsa ya da titiz şekilde yapılmazsa hastada şu gibi sorunlar oluşabilmektedir;

  • Fazla dokunun çıkarılmasına bağlı olarak idrar sırasında idrarın farklı alanlara dağılması
  • Cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrılar
  • Vajinada kuruluk
  • Ameliyat sorasında klitoris derisinin çok fazla alınması durumunda baş kısımda tahriş olabilmektedir
  • Nadirde olsa his kaybı komplikasyonu oluşabilmektedir

Fakat doğru ameliyat sonrasında bu gibi olumsuz durumlar nadir olarak görülmektedir.

Labioplastinin Yapılma Nedenleri

Labioplasti ameliyatları son dönemlerde sıklıkla yapılan estetiksel işlemlerdendir. Peki, labioplastinin yapılma nedenleri nedir? Labioplasti ameliyatın yapılma nedenleri kısaca şu şekildedir;

  • Dudak sarkması sonrasında utanma ya da özgüven kaybı,
  • Beden algısında sorun oluşması,
  • Cinsel ilişkide hissedilen şiddetli ağrı,
  • Cinsel ilişkide hissedememe,
  • Sıklıkla oluşan vajinal enfeksiyon, 
  • Egzersiz sonrası terleme, koku oluşumu,
  • Dar pantolon giyiminde rahatsızlık ve sürtünme hissi,
  • Bisiklete binerken, yürürken ya da otururken rahatsızlık hissi,
  • Tuvalet sonrası hijyen sorunları
  • Kronik derecede vajinada tahriş gibi nedenlerden kişiler labioplasti ameliyatı yapma gereği duyarlar. Labioplasti fiyatları ise hastanın durumuna bağlı olarak değişmektedir. 

Labioplasti Sonrası Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Farklı nedenlere bağlı olarak labioplasti ameliyatı yapan kişilerde ameliyat sonrasında yanma, ağrı, batma, hafif kanamalar ve ödem gibi sorunlar oluşabilmektedir. Ancak bu sorunlar ameliyat sonrasında normaldir. Fakat adet sırasında fazla kanama ve dokuda ani oluşan şişlik gibi durumlarda ameliyatı yapan doktor ile görüşmek gerekir. Anatomik yapısından dolayı labioplasti ameliyatı sonrasında hasta hızlıca iyileşmekte ve dikiş izi kalmamaktadır. Hatta ameliyat sonrasında üç gün dinlenme yeterli olacaktır. 

Fakat ameliyat sonrasında dikkat edilecek hususlar bulunmaktadır. Özellikle ameliyatın yapıldığı ilk günler ve ilk hafta boyunca hijyen kurallarına uymalı ve düzenli pansuman yapılmalıdır. Ameliyat sonrasında cinsel hayat, yoga, pilates, hamam, havuz, deniz, masaj gibi aktiviteler bir ay boyunca yapılmamalıdır. Ameliyat sonrasında ağır yük taşınmamalı enfeksiyon riskini azaltmak için bol, bol su içmek gerekir. Detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/labioplasti/ sayfasını ziyaret edebilir, iletişim sayfasından bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

İdrar Kaçırma Sorunu Neden Olur? Tedavisi Nedir?

İdrar kaçırma, tıbbi adıyla idrar inkontinansı, kişilerin idrarını tutamama ve idrar çıkışını kontrol edememe sonucu gerçekleşen, istemsiz oluşan bir durumdur. Kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkileyen bu durum, her yaşta ve cinsiyette görülebilir, ancak yaşlı hastalarda, idrar tutmayı sağlayan fonksiyonların zayıflaması nedeniyle daha sık karşılaşılmaktadır. Tek seferlik ya da daha nadir bir biçimde de olsa bazı bireyler bu durumu gündelik hayat içerisinde yaşayabilir fakat sürekli şekilde tekrar eden durumlarda, idrar kaçırma hastalık olarak nitelendirilebilir ve nedenleri mutlaka araştırılmalıdır. Nedeni saptanan kaçırma problemleri, idrar kaçırma tedavisi yöntemleriyle çözülebilmektedir.

İdrar Kaçırma Sorununun Nedenleri Nelerdir?

İdrar kaçırma, tekrar eden ve sürekliliği olan bir duruma dönüştüğünde, bir hastalık ya da hastalık belirtisi olarak ele alınmalıdır. Kişilerin, mutlaka bir uzmana giderek, bu durumun nedenlerini araştırması gerekmektedir. Aşağıdaki durumlar, idrar kaçırmaya neden olabilecek hastalık ya da faktörlerdendir:

  • İdrarın boşaltımını sağlayan kasların, fonksiyonlarını kaybetmiş olması ya da bu fonksiyonların azalması
  • Yaşın ilerlemiş olması
  • Obezite, aşırı kilolu olma durumu
  • Şeker hastalığı (diyabet)
  • İdrar torbasının sarkmış olması
  • Genetik faktörler
  • Sistit, idrar yolu enfeksiyonları gibi hastalıklar
  • Vajina enfeksiyonları
  • Erkeklerde prostat sorunları
  • Böbrek hastalıkları
  • Böbrekte kum ya da taş bulunması
  • Kronik öksürük
  • Kabızlık hali
  • Doğumda zorlanma
  • Menopoz
  • Kas gevşetici, sakinleştirici, tansiyon, idrar söktürücü gibi ilaçların kullanımı
  • Merkezi sinir sistemi hastalıkları ve sorunları (felç, omurilik yaralanmaları, sinir yaralanmaları gibi)
  • Alzheimer ve demans gibi bilinci etkileyen rahatsızlıklar
  • Aşırı alkol tüketimi
  • Çeşitli psikolojik problemler

İdrar inkontinansı, görüldüğü üzere pek çok farklı nedenden kaynaklanabilmektedir. Bu problemi yaşayan kişiler, sorunun çözümü için hekime başvurmalı, durumun neden kaynaklandığı tespit edilmeli ve ona göre bir tedavi planı uygulanmalıdır.

İdrar Kaçırma Tanı ve Tedavisi Nasıldır?

İdrar kaçırma durumunun neden kaynaklandığını ve nedenine uygun tedavi yönteminin belirlenmesi için öncelikle doğru tanının koyulması oldukça önem taşımaktadır. Başlıca kullanılan tanı yöntemlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

  • Hastadan detaylı anamnez (öykü) alınır. Hangi durumlarda, ne zaman, ne sıklıkla, ne şekilde kaçırma olayının gerçekleştiği öğrenilir.
  • Kan şeker ölçümü, idrar tahlili ve idrar kültür incelemeleri yapılmalıdır. Ayrıca hastadan ürodinami testleri istenebilir.
  • Sistometri: Bu yöntemle, kişinin mesanesindeki basınç ölçülmektedir. Böylece mesanenin nasıl çalıştığına bakılır.
  • EMG Testi: İdrar tutmayı sağlayan kasların işlevini ve ne durumda olduğunu incelemeyi sağlamaktadır.
  • Pelvik Ultrason: Pelvis bölgesindeki organların incelenmesini sağlayan radyolojik yöntem
  • Post- Void Rezidüel: İdrar sonrasında, mesane içerisinde kalan idrarın ölçülmesini sağlamaktadır.

Fizyolojik olarak, herhangi bir bulguya ulaşılmazsa, hastanın öyküsüyle de bağlantılı olarak, kaçırmanın psikolojik olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Elde edilen verilere göre uygun tedavi yöntemi belirlenir. İdrar kaçırma tedavisinde kullanılan yöntemleri, aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Cerrahi Yöntemler: Çoğunlukla dış genital bölgede gerçekleştirilen ameliyatlarla, idrarın boşaltımının yapıldığı kanala bir tür askı konulmaktadır. Bu destek sayesinde, kişinin idrarını tutabilmesi kolaylaşmaktadır.
  • İlaç Tedavileri: Diyabet ve enfeksiyon gibi durumlardan kaynaklanan kaçırma problemlerinde ilaç tedavisi uygundur. Kaçırmaya neden olan faktörler tedavi edildiğinde, problem de ortadan kalkmaktadır. Bununla birlikte doğrudan ürolojik problemlerle ilgili de ilaç tedavisi uygulanmaktadır.
  • Kegel Tipi Egzersizler: Cerrahi yöntemlere ve ilaçla tedaviye ek olarak, egzersizler de idrar kaçırma tedavisinde oldukça işe yaramaktadır. Bazı durumlarda cerrahi yöntem ve ilaçlara hiç gerek duyulmamakta, egzersizlerle kaçırma problemleri çözülebilmektedir. Pelvik organlarındaki, mesanedeki ve kadın üreme organlarındaki kasların sıkılaşmasını sağlayan kegel egzersizleri, kasların güçlenmesini sağlayarak kaçırma problemini tedavi edebilmekte, sarkmaların önüne geçilmesini sağlamaktadır.
  • Diyet ve egzersiz programı: Obeziteden ve fazla kilodan kaynaklı bir problem varsa, kilo sorununun çözümü için uygun bir diyet ve egzersiz programı uygulanmalıdır. Yine kabızlıktan kaynaklanan kaçırma sorunlarında da uygun diyet planlaması yapılabilir.
  • Psikolojik Tedavi: Eğer sorun psikolojik nedene dayanıyorsa, uzman psikologlar, uygun terapi yöntemleriyle bu problemin çözülmesini sağlamaktadır.

Görüldüğü gibi idrar kaçırma tedavisi, sorunun neyden kaynaklandığına göre oldukça değişmektedir. Bu sorunu yaşayan kişiler, uzman bir hekime başvurmalı, uygun tanı yöntemleri sonucu, rahatsızlığın kaynağı belirlenmelidir. Neyden kaynaklandığı belirlenmiş olan idrar kaçırma problemi, uygun tedavi uygulamaları ve planlamasıyla çözülebilmektedir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için İdrar Kaçırma sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Gebelikte Riskli Durumlar Nelerdir?

Anne baba olacağını öğrenen çiftler heyecanın yanında bir şeylerin ters gitmesinden de korkabilir. Hamileliklerin çoğu sorunsuz bir şekilde ilerler ve sağlıklı bir doğum meydana gelir. Çok kısa bir yüzde olsa da gebeliği olumsuz olarak etkileyen bazı faktörler vardır. Bazıları hamilelikten önce var olan sağlık sorunları ile ilgili olabilirken bazıları da ani bir şekilde ortaya çıkabilir.

Mevcut sağlık koşulları, annenin yaşam tarzı, yaşı ve hamilelikten önce ya da hamilelik sırasında meydana gelen sağlık sorunları da dahil olmak üzere birçok faktör hamileliği yüksek riskli hale getirebilmektedir. Burada gebelikte riskli durumlar konusunu açıklıyoruz. Fakat unutulmamalıdır ki her hamilelik farklıdır ve bir birey için risk olan faktörler başka bir hamilelik için risk oluşturmayabilir. En doğru teşhis ve tedavi için kadın doğum doktoru ile görüşmek önemlidir.

Gebelikte Riskli Durumlar

Bazı annelerde riskli gebelikler oluşabilir. Sıradan hamilelik belirtilerinden farklı belirtiler hisseden gebeler mutlaka doktor ziyareti yapmalıdır. Mevcut sağlık koşulları içerisinde yer alan yüksek kan basıncı anne ve fetüs için riskli olabilir. Bunun yanında herhangi başka bir hastalığı olmayan kadınların çoğu hamilelik öncesi tansiyon kontrolleri yapıldığı için sağlıklı gebelikler ve doğumlar yapar.

Polikistik over sendromu da kadınları gebeliğinde durumlar ortaya çıkarabilir. Özellikle PCOS’lu gebelerde sezaryen oranları daha fazladır. Şeker hastalığı olan kadınların da hem hamile kalmadan önce hem de hamilelik boyunca kan şekeri düzeylerini kontrol altında tutmaları önemlidir.

Gebelikte riskli durumlar

Hafif böbrek hastalığı olan kadınlar genellikle sağlıklı gebeliklere sahiptir. Ancak böbrek hastalığı, erken doğum, düşük doğum ağırlığı gibi hamilelik sırasında sorunlara olduğu kadar hamile kalma konusunda da zorluklara neden olabilir.

Aşırı aktif veya düşük aktif tiroid gibi kontrolsüz tiroid hastalığı, kalp yetmezliği, zayıf kilo alımı ve beyin gelişimi sorunları gibi fetüs için sorunlara neden olabilir. Tüm bu yaşanan sağlık sorunları için mutlaka hamilelik boyunca düzenli kontrollere gitmek önemlidir.

Hamilelik sırasında alkol almakta ani bebek ölümü sendromu ve diğer problemler hakkında risk oluşturur. Etkileri hafif ya da şiddetli olabilir. Bebeğin zihinsel ve fiziksel gelişiminde engellere neden olabilir. Hamilelik sırasında sigara içmek de fetüsü erken doğum, bazı doğum kusurları ve ani bebek ölümü sendromu için risk altına sokmaktadır. Araştırmalar ayrıca hamilelik sırasında sigara içmenin bebeğin bağışıklık sisteminde değişikliklere yol açtığını bulmuştur. Pasif içicilik aynı zamanda bir kadını ve gelişmekte olan fetüsünü sağlık sorunları açısından yüksek risk altına sokar.

Tüm bu nedenlerin yanında hamilelik koşulları da gebeliği riskli duruma sokabilir. Örneğin çoğul gebelik olarak adlandırılan ikiz, üçüz veya daha fazla fetüsün olduğu gebelik, bebeklerin erken doğma riskini artırmaktadır. Üç veya daha fazla bebeğe sahip olmak, bebekleri sezaryen ile doğurtmak zorunda kalma olasılığını artırır.

Bazı durumlarda, kadın doğum doktoru hamilelik sırasında fetüste sağlık sorunlarını tespit edebilir. Sorunların doğasına bağlı olarak, hamilelik yüksek riskli olarak kabul edilebilir, çünkü tedaviler fetüs hala anne karnındayken veya doğumdan hemen sonra gereklidir.

Koşulların her biri birbirinden farklı olsa da ortak bir nokta vardır; Düzenli doğum öncesi sağlık kontrolü önemlidir. Kadınlar gebelikte riskli durumlarını azaltmak için neler yapabileceklerini önceden kadın doğum doktoru ile görüşebilir ve herhangi bir sağlık sorunu varsa tedaviye başlayabilir.

Gebelikte riskli durumlar nelerdir oldukça merak edilen bir konudur. Yüksek riskli gebelik doktoru arayışınız bulunmaktaysa Op. Dr. Hasan Ulaş Başyurt – Kadın Hastalıkları ve Doğum doktoru ile hemen iletişime geçebilirsiniz. Hızlı bir şekilde randevu alabilir ve detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. Daha fazlası için tıklayınız: https://opdrhasanulasbasyurt.com/gebelik/