İç Dudak Estetiği Kaç Günde İyileşir?

Labioplasti adıyla da anılan iç dudak estetiği operasyonu, son dönemlerde fazlaca başvurulan genital ameliyatlar arasında bulunmaktadır. Labioplasti; doğuştan olmak üzere ya da ergenlik çağıyla beraber iç dudaklarda meydana gelen genişleme, sarkma, kararma ya da düzensiz olma gibi çeşitli sorunların ameliyat ile ortadan kaldırılması işlemidir. Bu uygulamada iç dudaklar kesilerek küçültülmekte ve estetik olarak düzeltilmektedir. Bazı durumlarda da labial asimetri olarak isimlendiren bir dudak kısmının diğerinden daha uzun ya da daha farklı bir yapıda olması nedeniyle de gerçekleştirilmektedir.

İç dudaklar, dış genital alanın iç tarafında yer alan ve “labium minus” denilen üstü tüysüz yapılardır. Dış dudaklar ise dış kısımda bulunan kabarık şekildeki “labium majus” ismi verilen üzeri tüyle kaplı bölgedir.

İç Dudak Estetiğinin Yapılma Nedenleri Nelerdir?

  • Kişide bu durumdan kaynaklı oluşan utanma ve özgüven kaybı
  • Beden algısında meydana gelen bozulma
  • Cinsel ilişki sırasında oluşan acı ve ağrı hissi
  • Klitoris üzerinin fazla deri ile kaplı olmasının etkisiyle de cinsel ilişki sırasında hissedememe
  • Dar kıyafet giyiminde sürtünme ve dışarıdan genital bölgenin fark ediliyor olması
  • Sık sık görülen vajinal enfeksiyon
  • Egzersiz sonrasında ortaya çıkan terleme, kötü koku ve enfeksiyon
  • Menstruasyon döneminde ve tuvalet sonrasında yaşanan hijyen problemleri
  • Kronik lokal tahriş olma (irritasyon)
  • Yürüme, oturma ve bisiklet binme esnasında meydana gelen rahatsızlık hissi

İç dudaklarda meydana gelen sorunlar kişiyi hem psikolojik hem de hem de fiziksel açıdan etkilemektedir. Bundan dolayı iç dudak estetiği ameliyatı kişi için endişelerden kurtulma, kozmetik, hijyenik, seksüel ve fonksiyonel olarak birçok fayda oluşturmaktadır.

İç Dudak Estetiği Teknikleri Nelerdir?

Bu operasyon, uzmanlık alanı bu yönde ilerlemiş olan jinekolog ve de plastik cerrahi hekimlerince gerçekleştirilmektedir. Labioplasti ameliyatı 45 dakika ile bir buçuk saat arasında süren bir işlemdir. Ameliyat süresi, kişinin sahip olduğu geniş dudak yapısına ya da klitoris düzeltmesinin de yapılmasına göre farklılık göstermekte ve bu durumlarda bir saati aşmaktadır. İç dudak ameliyatı tekniklerini şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Deepitelizasyon (Delaminasyon): yanakların iç ve dış soyulması işlemidir.
  • V plasti: En çok kullanılan yöntemdir ve dokuların kama şeklinde çıkarılmasıdır.
  • Parsiyel rezeksiyon: dudakların kenar bölümlerinin kesme ile alınmasıdır.
  • Lazer labioplasti: kesme işleminin lazer ile gerçekleştirildiği uygulamadır.
  • Üst pedikül rekonstrüksiyonu ile beraber alt kama rezeksiyonu: alttan üçgen bir doku çıkartıldıktan sonra üstteki parçanın aşağıya alınarak dikilmesi işlemidir.
  • Z plasti: isminden de anlaşılacağı gibi parçanın z şeklinde çıkarılmasıdır.

İç dudak estetiği sonrası kişi genel itibariyle 3 gün sonra normal yaşantısına dönebilmekte ve 20 gün gibi bir süre çerçevesinde de dikişler düşmektedir. Fakat iyileşme süresi için ilk bir hafta çok önemli olduğundan bu süreç içerisinde pansumanların düzenli yapılması ve hijyen kurallarına mutlaka uyulması gerekmektedir. İşlem sonrasında cinsel hayat, spor ve denize girmek gibi aktiviteler ise doktor onayıyla birlikte bir ay sonra yapılabilinmektedir. Ameliyat sonrası dönemde ödem, ağrı, yanma, batma ve kanama görülmesi normaldir. Kanama miktarı adet kanamasını geçtiği taktirde ve ani bir şişlik ortaya çıktığında ise mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.

geçici bir problem olarak düşünülmekte ve tedavi istenmemektedir. Bilinenin aksine bu sorun gerçek bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir.

Vajinismus Tedavisi Nasıldır?

Vajinismus tedavisi herkes için farklılık göstermekte ve kişiye özel olma özelliği taşımaktadır. Tedavi şekli belirlenirken sorunun neden ortaya çıktığı, derecesi ve çiftlerin sosyokültürel özellikleri incelenmekte ve bazen bir yöntem bazen de birkaç yöntem birden uygulanmaktadır.

İlişkiye girememe problemi yaşayan çiftler için ilk önce sorunun genel anlamıyla anlaşılması adına basit bir jinekolojik muayene yapılmaktadır. Neredeyse 15 saniye süren bu muayene sonrasında problemin ana kaynağının teşhisi tam olarak yapılmakta, düzeyi saptanmakta ve genital bölgede var olan anatomik nedenler belirlenmektedir. Çiftler tarafından bu sorunla uzman kişilere başvurulduğunda ilk olarak jinekolojik değerlendirme yapılması son derece önem teşkil etmektedir.  Çünkü sorun fiziksel engellerden kaynaklı ve bu belirlenmemiş ise psikolojik tedaviler hem zaman olarak hem de maddi olarak kayıplara neden olmaktadır.

Neredeyse %90’ı zihinsel endişe ve kaygı nedenli olan vajinusmus probleminin sadece %10’luk bir kısmı doğuştan var olan ya da sonradan ortaya çıkan fiziki nedenlerden kaynaklıdır. Ana nedeni psikolojik olan sorunlarda daha çok bilişsel davranışsal cinsel tedavi şekli uygulanmaktadır. Bunlara ek olarak kullanılan yöntemler ise şu şekildedir;

  • Hipnoterapi (Hipnoz tedavileri)
  • EMDR
  • Akupunktur
  • Nöralterapi
  • Biofeed back terapi
  • Botulinum toksin enjeksiyon uygulamaları

Fiziksel olarak oluşmuş olanlarda ise kızlık zarının sert yapılı, yüksek kenarlı, ara bölmeli ya da vajina darlığı gibi nedenlere rastlanmaktadır. Bunlardan dolayı ortaya çıkmış olan vajinismus, basit cerrahi operasyonlar ile tedavi edilmektedir. Burada en sık uygulanan işlemler ise şu şekildedir;

  • Kızlık zarının alınması ya da kesilmesi
  • Vajina içi bölmelerin çıkartılması
  • Vulvar vestibulitis operasyonları
  • Vajina genişletme ameliyatları

Vajinismus tedavisinde artık doğru yöntemler sayesinde oldukça başarılı olunmakta ve kişiye özel uygulamalar sayesinde tedavi süreci yoğun tempolu bir şekilde 3 ile 5 gün arası sürmektedir.

Vajınismus Egzersizleri Nedir?

Vajinismusta karşılaşılan en büyük sorun; vajinayı saran pelvik kasların istemsiz kasılmalar meydana getirmesidir. Bundan dolayı kişiye yaptırılan bazı egzersizler ile bu kasların kontrolünün sağlanması amaçlanmaktadır. Bunları ise şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Ayna egzersizi
  • Masaj uygulamaları (sensate focus)
  • Kegel egzersizleri
  • Pelvik taban rehabilitasyonu
  • Parmak egzersiz uygulamaları
  • Dilatör çalışmaları
  • Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/labioplasti/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Kapalı Rahim Alma Ameliyatı Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?

Farklı nedenlere bağlı olarak kadınlarda laparoskopik histerektomi, halk arasında bilinen ismiyle kapalı rahim alma ameliyatı uygulanmaktadır. Kapalı biçimde uygulanan histerektomi sonrasında enfeksiyon oluşma oranı oldukça düşüktür. Yaraların küçük olma durumu veya ameliyatın streil ortamda gerçekleşmesi durumunda enfeksiyon riski düşmektedir. Kapalı rahim ameliyatı sonrasında rahimde küçük yaralar bulunmaktadır. Her açık yarada enfeksiyon oluşabilmektedir. Bu nedenle laparoskopik histerektomi ameliyatı geçiren kişilerin birkaç faktöre dikkat etmesi gerekmektedir. Bu faktörler ise şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Ameliyat sonrasında taburcu olan hastanın kalacağı mekân oldukça temiz ve hijyenik olmalıdır. 
  • Hasta tuvalet ihtiyacını giderdikten sonrasında kişisel temizliğine çok fazla önem vermelidir. Özellikle vajina temizliğinde ön taraftan arkaya doğru yapılmalıdır. 
  • Hekim tarafından verilen ilaç ya da ağrı kesiciler düzenli şekilde kullanılmalıdır. Fakat hasta şiddetli ağrı hissediyorsa mutlaka ameliyat olduğu hekime başvurmalıdır.
  • laparoskopik histerektomi diğer ameliyatlara oranla küçük yaralar içermektedir. Her ne kadar de bu yaralar küçük olsa da kapanması ve tamamen iyileşmesi için hastanın bir süre ağır yükleri taşımaması gerekmektedir. 
  • Hastanın tuvalet ihtiyacını giderme sırasında kendisini zorlamaması gerekmektedir.
  • Ameliyat sonrası hastanın kabızlık sorunu yaşamaması açısından bol sıvı tüketmeli ve yemeklerinde çorba gibi ürünler tercih etmesi gerekmektedir. Kabızlık oluşması halinde doktorla görüşülmelidir.
  • Ameliyat sonrasında hekimin söylediği aralıklar boyunca kontrollere aksatılmadan gidilmelidir.
  • Ameliyat sonrasında rahime su kaçmamalıdır. Aksi halde rahime kaçmış olan su içerisindeki bakteriler etrafa yayılarak ameliyatlı bölgenin enfeksiyon kapmasını sağlamaktadır. Bu nedenle hasta duş alacağı süreci doktora danışmalıdır. Genellikle hasta taburcu edildikten 48 saat içerisinde duş almamalıdır. Ayrıca denize ya da havuza girmek için ameliyattan 3/4 hafta sonra izin verilir. 
  • Hastanın cinsel ilişkiye girmesi enfeksiyon oranını yükseltmektedir. Bu nedenle 1 ile 1,5 ay sonra hasta cinsel ilişkiye girebilir. Detaylı süreç için doktora danışılabilirsiniz. 
  • Taburcu sonrasında hastanın sık, sık yürüyüş yapması gerekir. Rutin yürüme aktivitesi ise hastanın iyileşmesini hızlandırır. 
  • Vajinada kanama ya da akıntı oluşması durumunda hastanın doktora başvurması gerekmektedir.

Kapalı Rahim Alma Ameliyatı Hangi Durumlarda Yapılır?

Kapalı rahim alma ameliyatı (laparoskopik histerektomi) kadınlarda şu gibi durumlar söz konusu ise uygulanmaktadır;

  • Adenomyozis; kontrolsüz şekilde dokulara ilerleyen endometriyumuna bağlı olarak rahimde bulunan kasların büyümesi sonucunda oluşur. İyi huylu olarak bilinen bu hastalık bazı durumlarda alınmalıdır. Hastalığın alınması içinse laparoskopik histerektomi uygulanır.
  • Premalign Lezyonlar; Rahim içerisinde çıkmaktadırlar. Bu lezyonlar çoğu zaman kötü huylu tümörlerin oluştuğunu bildirmektedir. Yayıldığı bölgelerin ve biçimine bağlı olarak lezyonların alınması gerekmektedir. 
  • Miyom; İyi huylu tümör olarak da bilinmektedirler. Rahmin birçok farklı yerinde çıkabilmektedir. Genellikle zarar vermeyen türlerden olsa da çoğu zaman kanseri oluşturmaktadır. Hastanın sırt ağrısı, regl döneminde ağrılı ve düzensiz kanamalar ya da cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrı hissetmesi durumunda alınması gerekmektedir.  
  • Pelvik Inflamatuar Hastalıklar; Rahim çevresinde oluşan hastalıkların ilerlemesi durumunda kapalı rahim alma ameliyatı gerçekleştirilmelidir. 

Kapalı Rahim Alma Ameliyatı Sonrasındaki Süreç 

Laparoskopik Histerektomi ameliyatı hastalara minimum seviyede ağrı hissettiren ve az komplikasyon gösteren hasta dostu ameliyat türüdür. Kapalı rahim alma ameliyatı genel olarak 60 dakika ya da 2,50 saat sürebilmektedir. Ameliyattan sonra 2 gün içerisinde hasta taburcu edilmektedir. Bu ameliyat sonucunda oluşan yaralar iz bırakmamaktadır. İyileşmesi zorlu olmayan türdendir. Özellikle hastanın ameliyat sonrasında düzenli yürüyüş yapması durumunda iyileşmesi oldukça hızlanmaktadır. İlaçlara ve farklı faktörlere dikkat edilmesi durumunda olumsuz sorunlarla karşılaşmak söz konusu değildir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kapali-rahim-alimi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Vajina Daraltma Ameliyatı Kalıcı mı?

Yaşlanma, kilo alışverişinde düzensizlik, doğum sonrası ve genetik sebeplerden kaynaklı olarak genital bölgede bazı rahatsız edici değişimler olabilmekte. Kadınların birçoğu vajinalarında meydana gelen değişim nedeniyle cinsel yaşamlarından uzaklaşmayı seçmektedir. Labium minör kısmında görülen ve kadınların rahatsız hissetmesine neden olabilen görüntüler, bazı durumlarda kişide acı hissiyatına dahi neden olabilmektedir. Bu tip sorunlarda genital bölge kusurlarının ortadan kaldırılması için bazı tedavi ve müdahale yöntemleri geliştirilmiştir. Genital estetik olarak geçen söz konusu müdahaleler; vulva dolgusu, vajen daraltma, G noktası müdahalesi, vajina estetiği, genital beyazlatma işlemi ve iç dudak estetiği şeklinde sıralanabilir.

Vajina Daraltma İşlemi Nasıl Yapılır?

Vajinal daraltma işlemi, kozmetik jinekoloji kapsamındadır. Vajinanın yeniden eski sıkı haline dönmesi amacıyla yapılır. Tıbbi ismiyle vajinoplasti olarak bilinir. Estetik ve işlevsel amaçlı bir operasyondur. Vajina genişlemesi nedeniyle kadınlarda cinsel isteksizlik, hazda azalma durumu, his kaybı ve orgazm olamama durumları görülebilmektedir.

Aynı zamanda vajinanın doğuştan kısalığı ya da olmaması durumunda, cinsiyet değişimi sonrasında ve var olan vajina üzerinde değişiklik yapmak için yapılan operasyonlar vajina daraltma olarak geçmektedir.

Kısaca Vajina Daraltma Ameliyatı

Lokal anestezi ve sedasyon yani hafif uyku anestezisi ile gerçekleştirilmesi tercih edilen vajina daraltma ameliyatı yaklaşık olarak 45 dakika ile 1 saat aralığında tamamlanır. En iyi sonuç için girişinden itibaren vajina içerisinde yaklaşık 7 cm’ye kadar ilerleme sağlanır. Bu ilerleme miktarı doktor ve hastanın isteğine göre değiştirilebilmektedir. Fazla dokular çıkarılır, vajina içerisi operasyona özel üretilen iplikler ile dikilir. Dokular, bu dikim aşaması ile birleştirilirler.

Ameliyat sonrası Vajina Yeniden Genişler mi?

Vajina daraltma ameliyatı sonrasında vajinada tekrar genişleme olup olmayacağı, ameliyatın kalıcılık seviyesi pek çok kişi tarafından merak edilen bir sorudur.

Vajinalarda genişlemenin en sık görülen nedeni doğum olarak tespit edilmiştir. Sadece gebelik nedeni ile dahi genişleme olması olasıdır. Pek çok faktöre bağlı olarak gelişen bu durumun çözümü için geliştirilen vajina daraltma operasyonu sonrasında, kişiler tekrar aynı sorunu yaşamaktan korkmaktadırlar.

Vajina daraltma ameliyatı, kalıcı bir ameliyattır. Yani alınan sonuçta kalıcı bir sıkılık sağlanmaktadır. Vajinanın dikim müdahalesinin ardından elde edilen sıkılık hali normal şartlar altında tekrar genişlemeye meyilli olmaz. Ancak, tekrarlayan bir normal doğum yapılmadığı sürece genişleme görülmez. Bu nedenle operasyonun etkili ve kalıcı olduğunu söylemek doğru olur.

Vajina Daraltma Operasyonu Riskleri

Bu ameliyat için dikkat edilmesi gereken ilk husus jinekolog seçimidir. Deneyimli ve bilgili bir jinekolog seçimi ile, operasyon sırasında ya da sonrasında ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar minimize edilebilir. Bu olumsuz durumlar; enfeksiyon oluşması, kanama vb. riskler olarak sıralanabilir.

Operasyon konusunda dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da vajinanın ihtiyaç duyulandan daha fazla daralttırılmamasıdır. Sonrasında ilişki esnasında ağrı oluşumu şikayetleri olabilmektedir.

Detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/vajina-daraltma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İdrar Kaçırma Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

İdrar kaçırma, tıbbi ismiyle üriner inkontinans olarak bilinen ve her yaşta görülmesi muhtemel olan bir rahatsızlıktır. Kişiler istemsiz ve kontrol edilemez bir şekilde idrar kaçırma olayını yaşarlar. Sürekli tekrarlama durumunda bir hastalık olarak teşhis konulur. İdrar kaçıran kişinin hayat konforu olumsuz yönde etkilenir, sosyal ve psikolojik problemlere yol açar.

İdrar Kaçırma Nedir?

İdrar kesesi veya idrar torbası olarak halk arasında bilinen mesane; idrarın biriktiği yerdir. Mesanede bulunan kasların kontrolü sinirler ve beyin tarafından kontrol edilir. Normal tanımlanan mesaneler, esneklik sağlar ve basınç artışını engeller. Bu sayede mesane altında yer alan kaslar ile kese ağzı kapalı durumda kalır.

İdrar kaçırma her yaşta görülebilmekle beraber ileri yaşlarda görülme oranı daha fazladır. Görülme ihtimali daha az olsa da genç yaşlarda mesane sarkması gibi farklı nedenler dolayısıyla idrar kaçırma görülebilmektedir.

İdrar Kaçırma Nedenleri Nelerdir?

Pek çok farklı faktöre bağlı olarak idrar kaçırma görülebilmektedir.

Birkaç örnekle idrar kaçırma nedenleri;

  • İdrar torbasında meydana gelen enfeksiyon nedeniyle gelişen skar doku tabakası
  • Felç
  • Multipl Skleroz hastalığı
  • Parkinson
  • Yaşlılık nedeniyle görülen bunama yani demans
  • Omurilik dokusunda meydana gelen hasarlar
  • Antidepresan, idrar söktürücü vb. ilaçların kullanımı
  • Depresyon hali,
  • Guatr rahatsızlığı…

Nedeninin belirlenmesi için doktor muayenesi sonrasında yapılacak birkaç tahlil ve test gerekir.

İdrar Kaçırma Türleri Nelerdir?

  1. Gerçek Sters İnkontinans

Mesane ve üretra arasında yer alan yapının normal sayılan anatomik açısını kaybetmesi sonucunda ortaya çıkar. Açı değişikliği nedeniyle basınç kontrolü sağlanamaz ve idrar kaçırma görülür. Çoğu idrar kaçırma vakasında ana sebep gerçek stres inkontinans olarak teşhis edilmektedir.

Öksürme, hapşırma, gülme, merdiven çıkma gibi olağan durumlar gerçek stres inkontinans sonucunda idrar kaçırma nedeni olabilmektedir.

  • Detrussor İnstabilitesi

İdrar torbası kasılmalarında iltihap ve tümör oluşumu gibi farklı sebepler dolayısıyla duyusal sıkışma görülebilmektedir. Kişiler mesane kontrolü sağlayamaz ve idrar kaçırma görülür. Mesane sinirlerinde meydana gelen bu bozukluğun sebebi, MS hastalığı gibi rahatsızlıklar dolayısıyla da ortaya çıkabilmektedir.

İdrar Kaçırma Belirtileri

  • Stres tipi idrar kaçırma: gülme, hapşırma vb. durumlarda görülen en yaygın tiptir.
  • Yetişememe durumu ile idrar kaçırma: kişiler lavabo ihtiyaçlarını fark ettikten sonra lavaboya yetişemezler.
  • Karışık tip idrar kaçırma: her iki tip kaçırmanın bir arada görülmesidir.

İdrar Kaçırma Rahatsızlığı Nasıl Tedavi Edilir?

Doktor muayenesi sonucunda ilaçla veya cerrahi müdahale ile hastalığın tedavi edilmesine karar verilir. Bu karar genelde radyolojik görüntüleme sonrasında verilmektedir. 

Jinekolojik muayene sonucunda mesane sarkması, rahim sarkması durumlarının varlığı sorgulanır. Ameliyat ihtimalinin olası sonuçları değerlendirilir. Nadir de olsa ürodinami testi istenebilir. Enfeksiyon durumu bu sayede etkisiz hale getirilir. Ultrason vasıtasıyla mesane içinde artık idrar sorgulanır.

Ameliyat sonucunda yüzde 95 oranında başarı elde edilir ve işlem yaklaşık 15 dk sürer.

Aktiflik durumunda fazla aktif mesaneye sahip olan ve acil sıkışma nedeniyle idrar kaçıran hastalarda ameliyat tercih edilmez. İlaç tedavisi ve nedene bağlı cerrahi müdahale ile tedavi adımları izlenir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/idrar-kacirma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Vajina ve Makat Kaşıntısı Neden Olur?

Vajina ve makat kaşıntıları fiziksel olduğu kadar ruhsal etkileriyle de bilinirler. Sosyal açıdan hem tarif etmesi zor hem de utanç kaynağı olarak atfedildiklerinden bireyler bu konuda tanı almayı ve tedavi görmeyi ellerinden geldiğince ertelerler.

Genital organ mantarı ve trikomonas dışındaki hallerde genellikle aynı nedenlerle oluşur, benzer şekilde takip ve tedavi alırlar.

  • Antibiyotiklerle bölgenin doğal yapı ve florasının bozulması
  • Genel sebebi gıdalar olan dermatit, mayasıl
  • Mantar enfeksiyonları
  • Kondilomlar (siğiller)
  • Sabun gibi kimyasal temizleyicilerin sık teması
  • Sentetik iç çamaşırları
  • Dar kıyafetler
  • İlaç veya yabancı ürün kullanımı, kayganlaştırıcı alerjisi
  • Yetersiz hijyen koşulları
  • Kaşıntı takıntısı ve diğer psikolojik nedenler

Her iki kaşıntı tipinde de ortak görülen nedenler arasında sayılabilir.

Makat kaşıntıları; bakteri ya da mantar enfeksiyonu dışında kıl kurdu gibi parazitlerden de kaynaklanabilir. Yapılan son araştırmalarla kafein, alkol, süt, fındık, domates, çikolata gibi gıdaların kaşıntıya neden olabildiği belirtilmiştir. Kaşıntıya eşlik eden basur ve mayasıl sık gözlenen durumlar olmakla beraber nadir de olsa kalın bağırsak kökenli kanserlerle de oluşabildiği ifade edilmiştir. Dar kıyafetler, cilde uygun olamayan temizleyici maddeler, dışkı teması sonrası yetersiz hijyen, deterjanlar, tuvalet kağıtları ve makat bölgesinin ıslak kalması önce tahrişe ardından da kaşıntılara yol açar.

Vajinal kaşıntıların en sık nedeni kandida adıyla bilinen mantar enfeksiyonudur. Bilinçsiz antibiyotik kullanımı, havuz sonrası ıslak mayoyla oturulması ve duş alınmaması, partnerin mantar enfeksiyonuna sahip olması gibi nedenlerle vajenin uygun asidik ortamının bozulması sonucu mantar üremesi kolaylaşır ve enfeksiyona olan yatkınlık artar. Bir diğer neden, yeşilimsi kötü kokulu akıntının eşlik ettiği trikomonas iken daha nadir rastlanan sebepleri arasında; doğum kontrol yöntemi olarak köpük kullanımı, vajen bölgesi kanserleri, kıl dibi iltihabı, batık ve apseler, tüylerin uzaması ve ter sayılabilir.

Vajina ve Makat Kaşıntısı Nasıl Geçer?

Tüm hastalıların tedavisinde olduğu gibi öncelikli amaç kaşıntının nedenini bulmak ve ortadan kaldırmaktır.

  • Doğal malzemeler ve pamuktan üretilmiş iç çamaşırı ve elbiselerin tercih edilmesi
  • Perine bölgesinin (anüs vajen arası) darbelerden korunması
  • Terleme ve tahrişi azaltma amaçlı otururken yastık kullanımı
  • Kaşıntıyı arttıracak sert ve renkli tuvalet kağıtlarının tercih edilememesi
  • Normal sabunların kullanılmaması, varsa doktor tarafından reçete edilen asidik sabunların uygun doz ve aralıklarla uygulanması
  • Duş jeli, şampuan, ıslak mendil gibi materyallerle temasın kesilmesi
  • Parfüm içeren pedlerin kullanılmaması
  • Kaşıntıya neden olabilecek yiyecek ve içeceklerin tüketiminin sınırlandırılması
  • Rafine gıdalardan uzak, yüksek lifli besinlerin tüketilmesiyle kabızlık ve ishalin önlenmesi; rahat dışkılamanın sağlanması
  • Kaşınan bölgenin ılık ve temiz suyla sabah akşam yıkanması ve yumuşak bir tuvalet kağıdıyla nazikçe kurulanması
  • Gerekli görülüyorsa antiseptikli suyla oturma banyosu yapılması
  • Bilinmeyen bitki ve ilaçların kullanılmaması kaşıntıyı geçirebilecek temel yöntem ve uygulamalardır.

Bunun dışında eğer dermatolojik kökenli bir kaşıntıysa;

  • Mantar hastalıkları için krem ve tabletler
  • Derinin viral hastalıklarında kullanılan krem ve solüsyonlar
  • Radyofrekans, kriyoterapi gibi yöntemler
  • Bakteriyel kökenli hastalıklar için antibiyotikli ilaçlar, solüsyon ve pansumanlar
  • Paraziter hastalıklar için losyonlar ve pomadlar
  • Bağırsak parazitlerine özel şuruplar
  • Habis hastalıklar için cerrahi müdahale ve kriyoterapi
  • Antihistaminik ilaçlar

Hafif steroidli kremler tedavi yöntemleri olarak kullanılabilir.

Bu yazımızda ilginizi çekebilir: https://opdrhasanulasbasyurt.com/blog/14-soruda-genital-beyazlatma/

Kürtaj Nedir? Nasıl Yapılır?

Kürtaj ya da daha doğru tabiriyle “küretaj”, genel anlamda rahim içinde istenmeyen gebeliğin sonlandırılması işlemidir. Tıp dilinde dilatasyon olarak da isimlendirilir. On haftaya kadar istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması, fetüsün anomalili olması, anne sağlığının tehlikede olması, mahkeme kararıyla tecavüz bebekleri, fetüsün anne karnında ölmesi gibi gebeliğe ilişkin nedenlerle yapılabildiği gibi yoğun adet kanamalarının tanı ve tedavisi, postmenopozal dönemde kanama olması gibi hastalığa bağlı nedenlerle de yapılabilir.

Günümüzde yaygın olarak ilaçlı ve cerrahi olmak üzere başlıca iki yöntemle gerçekleştirilir. İlaçlı kürtaj; hamileliğin ilk dokuz haftasında uygulanan, cerrahiye alternatif daha düşük riskli bir yöntemdir. Düşük, alınan ilaçlarla sağlanır ve kürtajın tamamlanması ortalama iki gün sürer.

Diğer yöntem olan vakumlu kürtajda ise gebelik vakumla çekilerek sonlandırılır; ortalama on dakika kadar süren bu işlem az ağrılı ve düşük risklidir. İlk 12 haftada gerçekleştirilebilen bu işlemde hasta jinekolojik muayene masasına alınır, vajina içerisine yerleştirilen spekulumla görünür hale getirilir ve antiseptik solüsyonla temizlenir. Lokal veya genel anestezi altında 10 dakika içerisinde istenmeyen gebelik vakumla alınır. Hasta bu esnada hiçbir ağrı hissetmez, işlemden sonra evine dönerek günlük hayatına kaldığı yerden devam edebilir.

Kürtaj sonrası:

  • Reçete edilen ilaçlar eksiksiz alınmalı
  •  En az 10-15 gün süreyle cinsel ilişkiye ara verilmeli
  • Bir süre tampon yerine hijyenik ped tercih edilmeli
  •  İlk hafta içinde kontroller aksatılmamalı
  • Sabun dahil kimyasallar kullanılmadan duş alınmalı, küvete girilmemeli
  • 15 gün denize ve havuza girilmemeli
  •  İlk iki hafta hafif ağrı, lekelenme ve krampların normal olduğu unutulmamalıdır.

Kürtajın genel riskleri arasında yoğun kanama, rahim delinmeleri, anesteziye bağlı sıkıntılar, inflamasyonlar, gebelik materyalinin tam çıkarılamaması, rahim içi yapışıklıkların olması sayılabilirken işlemden sonra aşırı kanama, yüksek ateş ve şiddetli karın ağrısı gelişirse acilen bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.

Sağlıklı bir kürtaj sonrası tekrar hamile kalma ya da sağlıklı bir gebelik geçirme olasılığı etkilenmez, hatta işlem sonrası ilk cinsel ilişkide gebe kalma ihtimali yüksek olduğundan doğum kontrol yöntemlerine başvurulur.

Unutulmamalıdır ki işlem mutlaka tam donanımlı bir hastanede, işin ehli hekimlerce gerçekleştirilmelidir.

Kürtaj Sonrası Adet Görme Ne Zaman Olur?

Kürtaj işleminden sonra genellikle 30-40 gün içerisinde ilk adet kanaması görülürken bu süre bazen yirmi gün kadar kısa ya da kırk günden uzun olabilir. İşlem sonrası ilk zamanlarda bir hafta on gün süreli gecikmeler yaşanabilir ancak kritik olan ilk adetin 40 gün içerisinde görülmesi gerekliliğidir.

Gecikmelerin genel sebebi strese bağlı hormonel değişikliklerdir. Böyle durumlarda hastalara stresten uzak durmaları tavsiye edilir. Nadir görülen diğer komplikasyonlar ise fazla kazınmaya bağlı rahim içinde yapışıklık olması, gebeliğin alınamamış olması ve hala devam etmesidir.

Ayrıca bu süreç içerisinde fark etmeden tekrar hamile kalınmış olması da adet görmeyi engelleyen bir diğer durumdur. Bu tarz 40 günü geçen gecikme hallerinde acilen sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır, tedavi esnasında rahim filmleri çekilebilir, duruma göre adet söktürücü doğum kontrol ilaçları reçete edilebilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kurtaj/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

14 Soruda Genital Beyazlatma

Vajinal beyazlatma ismi de verilen genital bölge beyazlatma işlemi hakkında merak edilenler oldukça fazladır. Genital bölge yaşa, hormonel değişimlere, bazı cilt hastalıkları gibi pek çok faktöre bağlı olarak değişebilir. Bu değişimlerden biri de vajina kararmasıdır. Beyazlatma işlemi kişinin cilt yapısına göre farklı yöntemlerle uygulanabilmektedir.

Ergenlik ve hamilelik sırasında östrojen seviyeleri yükselir, bu da bu alanların pigmentasyonunun artmasına neden olmaktadır. Vulva bölgesindeki renk farklılıkları bundan kaynaklanabilmektedir.

  1. Genital bölge beyazlatması nedir?

Vajina beyazlatma yöntemleri farklı şekillerde olabilir. Bazı bakım kremleri, kimyasal peelingler ya da lazer tedavileri bulunmaktadır. En sağlıklı ve etkili yöntem ise bir kadın hastalıkları kliniğinde uzman doktor tarafından uygulanan lazer tedavileridir. Özellikle evde kendi kendine uygulayabileceğiniz yöntemler olarak internette dolaşan bilgiler tamamen yanlıştır. Bakım kremleri ve kimyasal peelingler sağlıklı ve etkili değildirler. Vajina ile ilgili işlemler mutlaka bir doktor kontrolünde yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki vulvadaki renk değişimleri normaldir. Bununla birlikte, vulva cildiniz ani ve şiddetli bir değişiklik geçirdiyse, bir doktora başvurmalısınız. Değişiklik daha büyük bir tıbbi soruna işaret ediyor olabilir.

  • Genital bölge kararması ne zaman artar?

Genital bölge kararmasının en önemli nedenlerinden biri ilerleyen yaştır. Bununla birlikte gebelik ve doğum, sigara kullanımı, genital hijyen sağlanmaması, doğum kontrol hapları kullanımı ve kimyasal maruziyet genital renk farklılıklarına neden olmaktadır.

  • Hangi hastalıklar genital bölgede kararmaya neden olur?

Genital bölgede ani ve büyük bir değişiklik meydana geldiğinde doktor kontrolü gerekmektedir. Genital bölgede kararmalara neden olan sağlık sorunları;

  • Polikistik over sendromu,
  • İnsülin direnci,
  • Obesite (Şişmanlık),
  • Cushing sendromu,
  • Tiroid hastalıkları,
  • Addison hastalığı,
  • Adrenal bezde hormon salgılayan tümörler.
  • Vajina beyazlatma tedavileri nelerdir?

Genital bölge beyazlatma tedavilerinde lazer tedaviler uygulanmaktadır. Vajina beyazlatma estetik bir işlemdir. Ciltte yanma gibi herhangi bir yan etkinin olmaması için bu işlemi alanında uzman tecrübeli bir doktor yapmalıdır.

  • CO2 lazerler,
  • Erbium yag lazerler,
  • Q Switch lazerler,
  • Renk açıcı mezoterapi ürünleri,
  • Dermabrazyon ve Mikrodermabrazyon,
  • Genital PRP,
  • Evde kullanılabilen solüsyonlar sayılabilir.
  • Vajina beyazlatma operasyonu ne kadar sürer?

Bu işlem yaklaşık 25 dakika kadar sürer. Operasyondan sonra kişi normal günlük hayatına geri dönebilir. Yürüyüşünde herhangi bir farklılık olmaz.

  • Lazerle genital bölge beyazlatma nasıl yapılır?

Lazer ile vajina beyazlatma işlemi lokal anestezi altında gerçekleştirilmektedir. Genellikle bu işlem tek seansta bitmektedir. Fakat bununla birlikte cilt yapısına göre 2-3 seans da sürebilir. Lazer uygulamasından üç gün önce bu bölgeye herhangi bir kozmetik ürünü sürülmemelidir. Doktorunuz bu konu hakkında size önceden bilgilendirme yapacaktır. Uygulama sırasında her kişinin cildine göre özel lazer ayarlaması yapılmaktadır.

  • Lazerle vajina beyazlatma işlemi zararlı mı?

Temiz, güvenilir ve tecrübeli bir klinikte yapıldığı taktirde lazerle vajina beyazlatma işleminde herhangi bir zarar yoktur. Fakat doz ayarlamasının iyi bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle işlemin yapılacağı merkezin seçimi çok önemlidir.

  • Vajina beyazlatma kalıcı bir uygulama mı?

Hormonlar ve başka pek çok faktöre bağlı olarak yeniden vulvada kararma meydana gelebilir. Bu kararmanın gecikmesi için işlem sonrasında düzenli bakım yapılmalıdır. Kimyasal ürünler kullanmaktan kaçınma, nefes alan iç çamaşırı, sağlıklı beslenme gibi faktörle kararmayı geciktirir.

  • Lazer vajina beyazlatma uygulamasında ağrı olur mu?

Bu işlem tıbbın birçok alanında kullanılan ileri teknolojik cihazlar vasıtasıyla yapılmaktadır. Bu nedenle kişinin genel sağlığına ve cilt yapısına zarar vermez. Bununla birlikte kısa süre içerisinde yapılabilen işlem bölgenin uyuşturulması ile uygulanır. Bu nedenle sırasında herhangi bir ağrı olmaz. Fakat beyazlatma işlemi sonrasında hafif bir şekli şişlik ve kızarıklık olması mümkündür. Böyle bir durumla karşılaşılırsa doktor tarafından reçete edilecek olan krem ve ilaçların düzenli kullanılması ile birkaç gün içerisinde tüm bu belirtiler ortadan kaybolur.

  1. Lazerle vajina beyazlatma fiyatları nedir?

Her kliniğe göre değişiklik gösterebilen vajina beyazlatma fiyatı ile ilgili detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İzmir Kadın Hastalıkları Doktoru Op.Dr. Hasan Ulaş Başyurt deneyimli ve uzman kadrosuyla vajina beyazlatma alanında en etkili sonucu garanti etmektedir.

  1. Genital bölge beyazlatması sonrası cinsel ilişki

Genital bölge beyazlatma uygulamasından yaklaşık bir hafta sonra cinsel ilişkiye girilebilir. Uygulama sonrası kişi doktorun önerisi ile cinsel yaşamına devam etmektedir.

  1. Güneş ışınları zararlı mıdır?

En sık merak edilenlerden biri de uygulama sonrası güneş ışınlarının zararıdır. Doktor önerisi boyunca güneş ışınlarının direkt olarak maruz kalmamak gerekmektedir. Bununla birlikte uygulama sonrasında ilk günlerde sıcaklık nedeniyle cilde zarar verebilecek sauna, solaryum ve hamam gibi ortamlardan kaçınmak gerekir.

  1. Vajina beyazlatma kremleri var mı?

Cildin herhangi bir bölgesindeki kararma için farklı krem ve bitkisel karışımlar satılmaktadır. Fakat özellikle diz kapağı kararması, dirsek kararması ve koltuk altı kararması için kullanılabilecek olan bu kremler genital bölge beyazlatması için uygun değildir. Özellikle de bu bölgede kullanılacak kimyasal karışımlar ve ağır metallerin bulunduğu formüller cilde beklenmedik zararlar verebilmektedir.

  1. Genital beyazlatma sonrası bakım nasıl yapılmalıdır?

Genital bölgenin kuru tutulması bu noktada önem arz etmektedir. Düzenli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir. Sigara ve alkolden uzak durulmalıdır. Bununla birlikte vajinal duş uygulaması yapılmamalıdır.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/vajina-beyazlatma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tüp Bebek Anne Sağlığını Etkiler Mi?

Son yıllarda tüp bebek teknolojileri yardımıyla pek çok bebek dünyaya geldi. Bununla birlikte bu yöntemle gebe kalan kişilerde potansiyel sağlık sorunları hakkında endişeler bulunabilir. Özellikle tüp bebek anne sağlığını etkiler mi sorusu sıklıkla merak edilmektedir.

Son dönemde yaşanan gelişmeler, teknolojik ilerlemeler tüp bebekte başarı oranlarını arttırmaktadır. Tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen pek çok faktör vardır.

Bunlar;

  • Yumurtalıkların yaşı ve durumu,
  • Döllenme oranlarında azalma,
  • Miyomların sıklığının artması,
  • Döllenen yumurtayı tutma yeteneğinde azalma gibi faktörler bu başarıyı etkiler.

Tüp bebek tedavisinde asıl amaç ilk denemede gebeliği başlatmaktır. Fakat her kadında bu ilk tedavi de mümkün değildir. Üç tüp bebek denemesi sonrası genç yaştaki çiftlerde %80 oranında bu tedavi ile gebe kalınabilmektedir.

Tüp bebek tedavisi anne adayından alınan yumurtalar ile baba adayından alınan spermlerin mikro enjeksiyon yöntemiyle döllenmesi işlemidir. Bu döllenme sonucunda fazla sayıda embriyo ortaya çıkmaktadır. Bu embriyolar içerisinde en sağlıklı olanlar annenin rahmine transfer edilirler. Embriyo rahme tutunabilirse gebelik başlar. Embriyo rahme tutunamazsa aynı süreç tekrar edilmektedir. Gebelik başladıktan sonraki süreç doğal yolla hamile kalınan süreçle aynı şekilde ilerler. Bu nedenle anne ve bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkileyecek çok az faktör vardır.

Tüp bebek tedavisinde yaşanabilecek bazı komplikasyonlar bulunabilir. Bunlardan ilki çoğul gebeliklerdir. Çoğul gebelik erken doğuma neden olabilir. Tüp bebek tedavisinde fazla sayıda embriyo transferi gerçekleşti için çoğul gebelik görülebilmektedir. Bu nedenle Türkiye’de tek embriyonun yeterli görüldüğü hastalarda fazla embriyo transferi yasaklanmıştır. Eğer anne adayı 35 yaşından küçük ve ilk iki tüp bebek tedavisi bulunuyorsa yalnızca bir embriyo transferine izin verilmiştir. Bu önlemlere çoğul gebelik riski ortadan kalkar.

Yumurta toplama işlemi ile alakalı olarak gelişebilen başka bir komplikasyon ise pelvik enfeksiyonludur. Rahim ve yumurtalıklarda gelişebilen bu enfeksiyonun antibiyotik tedavisi ile engellendiği bilinmektedir. Yumurta toplama işlemi sırasında ayrıca kanama oluşabilir. Fakat bu geçici bir problemdir. Yumurta toplama aşamasında görülen kanamada herhangi bir tedaviye ihtiyaç duyulmamaktadır. Fakat kanama fazla ve yoğunsa, lekelenme haricinde yoğun kanamalar görülüyorsa zaman kaybetmeden kadın doğum doktoruna başvurulmalıdır.

Dış gebelik riski de tüp bebek uygulamalarında karşılaşılabilecek bir sorundur. Dış gebeliğin belirlenmesi için gebelik testinden yaklaşık iki hafta sonra yapılacak ultrason muayenesi çok önemlidir. Bu muayene atlanmamalı ve mutlaka dış gebelik riski var mı diye kontrol edilmelidir.

Tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçların zararlı olup olmadığı da merak edilen bir başka sorundur. Şu ana kadar yapılan araştırmalarda hastaya uygulanan ilaçların herhangi bir zararı kanıtlanmamıştır. İlaçlardan dolayı yalnızca OHSS sendromu yaşanabilmektedir.

Ovaryan Hiperstimulasyon Sendromu (OHSS), kullanılan ilaçların yumurtalıkları da fazla miktarda yumurta oluşumu ve kistlere neden olması durumudur. Yalnızca tüp bebek tedavisinde oluşan bir durum değildir. Yumurtlama tedavileri sırasında da nadiren bu sendrom görülebilmektedir. Genellikle en hafif şekliyle görülmektedir. Beslenme alışkanlıklarının yeniden düzenlenmesi ile tedavi edilebilir bir sorundur. Tüp bebek tedavilerinin yalnızca %3’ü oranında görülen şiddetli formu ise anne adayının hastaneye yatmasını gerektirebilir. Bu tedavi de bir haftada sonlanır ve tüp bebek tedavisi kaldığı yerden devam edebilir. OHSS görülen hastalarda binde bir oranında over torsiyonu problemi görülebilmektedir. Yumurtalıkların dönerek burkulması olarak bilinen bu etki tüp bebek tedavisinde en nadir görülen yan etkidir. Tedavide gelişebilecek başka bir yan etki ise ilaçların uygulandığı alanda morluk, şişlik ya da ağrı durumudur. Bu durum kısa sürede kendiliğinden geçmektedir.

Bu komplikasyonları geliştiren kadınların sayısı oldukça azdır. Doğal yollarla gebeliğin mümkün olmadığı durumlarda başvurulan tüp bebek tedavisi, hamile kalmanın ve çocuk sahibi olmanın en güvenli ve etkili yöntemidir.

Bununla birlikte gebelik sırasında annenin yetersiz beslenmesi gibi bazı risk faktörlerinin bir kişinin sonraki yaşamında sağlığını etkileyebileceğine dair kanıtlar mevcuttur. Tüp bebek tedavisi sırasında da sağlıklı beslenme, düzenli doktor kontrolleri aksatılmamalıdır. Yukarıda sıralanan riskler haricinde tüp bebek tedavisi doğal gebelik sürecinden farklı değildir. Doğal gebelikte dikkat edilmesi gereken her ayrıntıya dikkat eder ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeye dikkat ederseniz olumlu bir gebelik süreci geçirmiş olursunuz.

Bu tedavi de oluşabilecek diğer problemler ise;

  • İlaç tedavisi ile istenilen sayıda yumurta gelişmemesi,
  • Ultrasonda görülen foliküllerden yeterli miktarda yumurta toplanamaması,
  • Toplanan yumurtalarda döllenme oluşmaması,
  • Embriyonun rahime tutunamaması gibi sorunlar yaşanabilir. Bu durumda tedaviler iptal olur ve başarısızlığa uğrar. Yeni tüp bebek tedavisine başlamak gerekmektedir.

Tüp bebek tedavisi uygulamalarında kullanılan ilaçlar yumurtalık kapasitesini azaltmamaktadır. Yumurtalık kapasitesi yaş ilerlemesine bağlı olarak azalır. Bununla birlikte bir diğer merak edilen soru da tüp bebek tedavisi erken menopoza neden olur mu sorusudur. Tüp bebek tedavisi erken menopoza neden olmamaktadır. Bu tedavide kullanılan ilaçlar ve diğer basamaklar erken menopoz durumuna neden olmaz. Erken menopoz yaş ilerlemesine bağlı olarak yumurtalık miktarının azalması ile ortaya çıkar. Tüp bebek tedavisi mutlaka alanında uzman bir kadın doğum doktoru tarafından ve hijyen şartları sağlanmış bir klinikte yapılmalıdır. Tüp bebek tedavisi konusunda detaylı bilgi için Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktoru Op. Dr. Hasan Ulaş Başyurt kliniği ile iletişime geçebilirsiniz.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/tup-bebek-tedavisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Doğal Doğumun Avantajları Nelerdir?

Heyecan dolu bekleyişin son adımlarına doğru anne adaylarının kafasında doğum şekli hakkında soru işaretleri oluşmaya başlıyor. Günümüzde, genel olarak bilinen ve duruma göre aralarından tercih yapılan iki temel doğum şekli var. Normal doğum (doğal doğum) ve sezaryen. Anne adayı normal doğumu tercih edebildiği gibi bazı sağlık sebeplerinden dolayı sezaryen doğum yapmak zorunda da kalabilmektedir.

Doğal Doğum (Normal Doğum) Tercihi

Doğal doğum olayı, aynı ismi gibi normal ve doğal şartlarda kendiliğinden meydana gelmeye başlayan olağan süreci temsil eder. Annenin ve bebeğin sağlığı açısından risk olmaması durumunda, uygun koşullar altında tercih edilmesi önerilir. Ancak risk faktörlerinin mevcut olması durumunda doktorla beraber alternatif süreçlere yönelerek en uygun olanına karar verilebilmektedir.

Doktorların tercihi, aynı riskleri taşıyan anne ve bebekler için farklı olabilmektedir. Az gelişmiş ülkelerde doktorların tutumunun sıklıkla doğal doğumdan yana olduğu WHO araştırmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda WHO bu konuyla alakalı yaptığı farklı bir istatistiki değerlendirme sonucunda; bir sağlık kurumunda %17’nin üzerinde sezaryen doğumu tercih eden annelerle olmasının gereksiz yere seçilmiş olduğu sonucunda ulaşılmıştır. %17’nin altında olması durumunda ise o kurumda annelerin doğal doğuma zorlandığı ortaya çıkmıştır. Normal doğum ile sezaryen doğum arasındaki bu ilişkide Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre ideal oran %17 ile %20 arasıdır.

Doğal Doğumun Anne ve Bebek için Avantajları

  • Öncelikle ilk göze çarpan husus şüphesiz ilaç kullanımı durumudur. Doğal doğum esnasında ilaç kullanımı zaruri ihtiyaçlar dışında tercih edilmez. Tercihi kesinlikle minimum düzeyde tutulur. Bu sayede, doğum anına yakın süreçte kan ile bebeğe ilaç geçişi durumu ortadan kalkar.
  • Doğal doğum anında hamile olan kadının bünyesinden doğal yollarla bazı hormonlar ve enzimler salgılanmaya başlar. Bu maddeler doğum akışının olağan şekilde ilerlemesini sağlar.
  • Anne, doğum anı farkındalığı kazanır ve bebeğin doğuşunu görme, bebeğe doğumdan hemen sonra dokunabilme şansına sahip olur.
  • Bazı araştırmacılara göre, doğal doğum sonucunda bebeklerin dünyaya uyum sağlama hızını arttığı söylenmektedir. Doğum anını yaşayan bebeğin dünyaya gelirken gösterdiği bu mecburi çaba ile özgüven hissiyatı arasında ilişki olduğu varsayılmaktadır.

Doğal Doğuma Hazırlık

Doğal doğum tercih edildiğinde, öncesinde özenli bir psikolojik hazırlık yapmak kesinlikle çok önemlidir.

Öncelikle jinekoloğun anneye doğumdan önce doğumu anlatması ve olağan olaylar hakkında bilgi vererek doğum olayına ruhsal açıdan hazırlaması, konuyla alakalı bilgili olmasını sağlaması gerekir. Annenin doğum sırasında ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini bilmesi, komplikasyonları önleme açısından çok mühimdir. Doğru nefes alışverişi, itmenin nasıl ve ne sıklıkla yapılması gerektiği bilgilerinin de mutlaka kadına anlatılması gerekir.

Daha fazla detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/vajinal-normal-dogum/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Kadınlarda İdrar Kaçırma Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Hayat kalitesini düşüren, önemsiz zannedilen ancak ciddi bir sağlık sorunudur idrar kaçırma. Aslında oldukça yaygın görülen bir sorundur. Halk arasında idrar tutamama olarak adlandırılır. Ani ve istemsiz şekilde olur. İdrar tutamama, kaçırma olayını sık yaşayan kadınlar için, araştırma yaptık ve bilmeniz gereken her şeyi sizin için derledik.

İdrar Kaçırma Ne Zaman Nasıl Oluyor?

Hapşırmak, gülmek, öksürmek, egzersiz yapmak gibi gayet normal aktiviteleri yaparken idrar kaçırma olayı aniden gelişebiliyor. Bu da kadınların ve bu sorunu yaşayan erkeklerin de hayat kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Çocukluktan itibaren her yaş grubunda her çeşit insanda maalesef ki görülebilme olasılığı taşıyor. Tıpta inkontinans olarak adlandırılır bu durum. İnsanlar tarafından önemsiz görülür fakat aslında tedavi edilmesi gereken ve tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır idrar kaçırma.

Kadınlarda İdrar kaçırma Türleri Nelerdir?

İdrar kaçırma olayı birçok farklı türe bağlı olarak gelişmektedir. Bunlar;

  • Stres Tipi; Mesane üzerinde baskı uygulayan yaşamsal durumlarda meydana gelir. Örneğin öksürürken mesanenin ani kasılması ve baskı hissetmesi sonucunda idrar kaçırma görülebilir.
  • Sıkışma Tipi; Aşırı aktif mesane durumu olarak da adlandırılır bu durum. Acil bir lavaboya gitme ihtiyacı hissedilir ancak yetişemeden kaçırma olayı gerçekleşir. Mesane sinirlerinde tahribat olması durumunda görülebilir. Kas hasarı ya da diyabet hastalığı da aşırı aktif mesaneye sahip olunmasına neden olabilmektedir. Su sesi gibi durumların bu tip kaçırmaya sahip olan kadınlar üzerinde tetikleyici etkisinin olması çok sık duyulur.
  • Karışık Tip; stres kaynaklı ve sıkışma kaynaklı olan iki türün de birleşmesi ve beraber görülmesidir.
  • Taşma Tipi; zayıf mesane kaslarına sahip olma, kullanılan ilaçlar, pelvik yaralar veya diyabet hastalığı kaynaklı görülür.

Pelvik Kasları Neden Zayıflar?

İdrar kaçırma sebepleri arasında en sıklıkla duyulan türlerin genelde öksürme hapşırma gibi durumlarda olmasının nedeni, zayıf kaslar olarak karşımıza çıkıyor çoğunlukla.

Pelvik kaslar neden zayıflar;

  • Doğum
  • Tahriş
  • Prostat hastalığı
  • İlaç kullanımı

İdrar Kaçırma Tedavisi İçin Hangi Doktora Gidilmeli?

İdrar kaçırma durumunda üroloji doktoruna gitmeniz gerekmektedir. Doktorunuz sizden rahatsızlığı yaşadığınız anlar hakkında bilgi isteyecek ve daha sonrasında hastalık hikayenizle kan ve idrar tahlilleri, ultrason ve sistoskopi testleri doğrultusunda tedavinize başlayacaktır.

İdrar Kaçırma Tedavisi Nasıl Olur?

Tedavi, her zaman için rahatsızlığın türüne ve şiddetine göre değişmektedir. Genellikle hafif seyreden durumlarda ve sıkışma tarzında hafif görülen semptomlarda başka bir problem mevcut değilse uygun görülen bir süre doktor tarafından reçete edilen ilaçlar kullanılır ve sorun çözülür.

Sık görülen, şiddetli seyreden ve hasta yaşam kalitesini fazlasıyla etkileyen durumlarda doktorunuz test sonuçlarınızın ardından lokal anestezi ile uygulanan küçük bir operasyon teklif edebilir. Bu müdahale küçük boyutlu bir kesi akabinde yaklaşık 15 dakika içerisinde yapılır. %90 üzerinde hastada %100 işe yarar ve bütün hastalar bu işlemden sonra aynı gün taburcu edilir. Ancak uzman bir doktor olduğundan emin olmalısınız.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/idrar-kacirma/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.