Kürtaj Ne Kadar Süre İçinde Yapılır?

Gerek istenmeyen bir gebelik için gerekse anne ya da bebek sağlığını riske atan durumlarda kürtaj gerekli olabiliyor. Ama ülkemizde hamilelikten belli bir süre sonra kürtaj yasaklanmaktadır. Yani sağlıklı bir gebelik sürecinde anne adayları diledikleri zaman kürtaj yaptıramazlar. Bu nedenle kürtaj yaptırmak isteyen kişilerin mutlaka bu yasal süreci biliyor olmaları gerekir. Kürtaj yasalara göre 10 hafta süre içinde yapılabiliyor. Daha sonraki gebelik dönemlerinde ise kürtaj yasaklanmıştır. Ama bazı normal olmayan gebeliklerde doktor raporu ile kürtaj yapılması yasaldır.

Kürtaj için yasal gerekliliklerden biri de eş onayıdır. Yani kadın kürtaj olmak istese bunun kararını tek başına veremez. Mutlaka eş onayı olması gerekir. Ama kadın evli değil ise tek başına kürtaj kararı alabilir. Bunun dışından 15 yaş ila 18 yaş aralığı gebeliklerde kürtaj için yine mutlak ailenin onayına baş vurulur. 15 yaş altı gebeliklerde ise kürtaj için yasal kurumlar söz hakkına sahiptir. İzmir kürtaj için ise en iyi şekilde doktor ve hastane desteği sağlayan yerleri tercih etmenizde fayda vardır. Çünkü kürtaj cerrahi bir işlemdir. Dolayısı ile her zaman steril ve sağlıklı bir ortamda kürtaj yapılması en önemli konuların başında yer alır.

En İdeal Kürtaj Haftası

İstenmeyen hamilelik durumlarında veya sağlıkla alakalı durumlarda kürtaj gerekli olabiliyor. Bunun için ise kadınların mutlaka en uygun kürtaj haftasını takip etmeleri gerekir. Burada en ideal kürtaj haftası ise 5 ila 7 haftaları kapsar. Bu haftadan sonra kürtaj için riskler artacaktır. Annede kanama artması veya çeşitli komplikasyonların ortaya çıkması muhtemeldir. Dolayısı ile kürtaj olacak kişilerin doktorun önerdiği haftalarda kürtajlarını yapmaları şarttır. İlerleyen dönemlerde kürtaj yaptırılırsa, rahimde kanama veya parça kalması gibi durumlar da olası risk faktörleri arasında yer alır. Her nedenle olursa olsun kürtaj olmak isteyen bayanların mutlaka bu işlemi bilinçli bir şekilde yaptırmaları gerekmektedir. Kürtaj İzmir ile daha sağlıklı ve bilinçli bir şekilde gebeliği sonlandırmanız da mümkün olacaktır.

Bilinçsiz Şekilde Kürtaj Yaptırmanın Zararları

Gerek erken gebelik döneminde olsun gerekse ilerleyen gebelik dönemlerinde olsun bilinçsiz bir şekilde yapılan kürtajlarda bir takım sorunlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin erken dönemde yapılan kürtaj işleminde gebelik sonlandırılmayabilir. Yani anne rahminde gebelik görünmediği için kürtaj yapılması durumunda gebelik devam eder. Bu nedenle en ideal haftayı beklemek doğru olacaktır. İlerleyen dönemlerde ise kadında kanamanın durmaması veya tekrar bebek sahibi olamama gibi çeşitli sorunlar baş gösterebilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için İzmir kürtaj sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Kürtajdan Ne Kadar Sonra Hamile Kalınır?

İstenmeyen gebeliklerde olsun, gerekse çeşitli sağlık sorunları nedeni ile olsun kadınlar bazı durumlarda kürtaj yaptırmak zorunda kalabilir. Ama kürtaj sanıldığı kadar kolay bir işlem değildir. Bu nedenle mutlaka dikkatli ve uzmanlar tarafından yapılması gerekir. Kürtaj yaptıran kişilerin en çok merak ettiği soruların başında ise kürtajdan ne kadar süre sonra hamile kalınır? Sorusudur. Kürtaj ile birlikte kadınların rahminde zorlama ve yıpranma meydana geleceği için tekrar bir hamilelik geçirmek isteyen kişiler, tekrar bir gebelik planlamadan önce doktorun önerdiği süre boyunca korunma yöntemleri ile hamilelikten korunmaları gerekmektedir. Kürtajdan sonraki iki hafta sonra kadın rahminin tekrar toparlanması için dinlenmesi gerekir.

Kürtaj Sonrası Hamilelik Süreci

Kürtajdan sonra iki hafta boyunca kadın için çok kritik bir dönemdir. Kürtaj sırasında yıpranan ve deforme olan rahmin tekrar toparlanması gerekir. Bu süre içinde kadınlar ağrı, kanama veya acı gibi olumsuz durumlar gözlemlenir. Doktorlar ise kürtajdan iki hafta sürecinde kesinlikle kadına cinsel ilişkiyi yasaklamaktadır. Çünkü cinsel ilişki sırasında enfeksiyon riski mevcut olacaktır. Kadının rahmi hem hamilelik nedeni ile hem de kürtaj nedeni ile yıprandığı için dışarıdan gelebilecek her türlü enfeksiyona da yatkın hale gelir.

Kürtaj İzmir her zaman dikkat edilmesi gereken konulardan biridir. Gerek izmir ilimizde gerekse diğer illerde de olsun gebelik için rahmin tamamen iyileşmesini ve kendini toparlamasını beklemek gerekir.

Kürtaj sonra yumurtalıkların tekrar kendini toplaması için yaklaşık 2 ila 3 hafta geçmesi gerekir. Yani kürtaj yapıldıktan sonra rahim ve yumurtalıklar yıprandığı için hem hamile kalma şansı düşüktür hem de hastalık kapma riski yüksektir. Bu nedenle daha dikkatli olunması şarttır.

Kürtaj sonra hamilelik her kadın için farklı olabilir. Bazı kadınlar daha hassas olduklarından dolayı, rahimleri diğerlerine göre daha hassastır. Yani İzmir kürtaj sonrası tekrar hamile kalma süresi her kadın için farklı olur. Ama yeniden bir hamilelik planlaması için mutlaka 3 ila 4 hafta beklenmesi tavsiye edilir. Bu şekilde hem kadın için daha sağlıklı bir süreç başlayacaktır hem de bebek için daha sağlıklı bir süreç başlar. Uzmanlara göre ise tekrar hamile kalmak isteyen kişilerin kürtajdan sonra bir adet geçirmeleridir. Çünkü kürtaj sonrası bir adet geçiren kadınların rahimleri daha sağlıklı ve yumurtalıklarının işleyişi de daha sağlıklı olacaktır. Yine ilerleyen yaş gurubundaki kadınların kendilerini toparlama süreci genç kadınlara göre daha uzun sürmektedir. Hal böyle olunca 35 yaş üstü bayanların bu konuda daha özenli olmaları tavsiye edilir.

Detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kurtaj/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Tüp Bebek Tedavisine Ne Zaman Başlanır?

Tüp bebek tedavisine ne zaman başlanır? Doğal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlerin sıklıkla başvurduğu tüp bebek tedavisi pek çok çift için başarılı sonuçlanmaktadır. Tüp bebek tedavisine başlamadan önce ön muayene süreci gerçekleşir ve çeşitli tetkikler ile tedaviye uygun olunup olunmadığı değerlendirilir.

Tedaviye uygunluk durumundan başlangıç için belli bir zaman aralığı tercih edilmesi gerekir. Uzman doktor kontrolünde bir tedavi planı oluşturulur. İstenilen zamanda ön muayene için başvurulabilir. Tedavi uygunluk durumunda ise genellikle adet sürecinin 2. ya da 3. günü tercih edilir.

Bunun sebebi ise o gün için alınacak olan kan testlerinin daha doğru değerleri gösterme olasılığıdır. Aileler için en ideal sürecin belirlenmesi ve tedavinin doğru şekilde yönlendirilmesi açısından bu zaman aralığı oldukça önemlidir. Testler sayesinde tüp bebek tedavisinin nasıl ilerleyeceğine dair ipuçları elde edilir. Ayrıca aksi söylenmedikçe aç olarak gidilmesine gerek olmaz.

İlk muayene için çiftlerin daha önce herhangi bir tedavi planı ya da test sonuçları varsa hepsinin getirilmesi önerilir. Geçmişe dair sunulacak bilgiler uzmanların bilgi edilmesi açısından önemlidir. Tedavi sistemi genel olarak öncelikle gerekli tetkik ve testlerin yapılması sürecini içerir.

Ardından çiftlerin tüp bebek tedavisinde uygun olup olmadığı değerlendirilir. Uygun olunması durumunda nasıl bir tedavi planı hazırlanması gerektiğine dair aile ile iletişim içinde olunur. Tedavi aşamasına uygun olunması kadar hangi tedavinin uygulanacağı dönemdir. Tüp bebek tedavileri farklı yöntemler içerir.

Daha önce belirli testler yapılsa bile güncel doğru bilgilerin elde edilmesi için başvuru sırasında mutlaka yeni tetkiklerin istenmesi söz konusu olur. Bu testlerin önemi düşünüldüğünde örnek olarak bir ultrason muayenesinin dahi ne kadar önemli olduğu bilinmelidir. Bazı küçük sorunların gözden kaçmasıyla çocuk sahibi olunamayabilir. Bu gibi sorunların çözümü noktasında gerekli uygulamaların yapılmasına dikkat etmek gerekir.

Tüp Bebek Tedavisi Aşamaları

Tüp bebek tedavisi son dönemlerin en teknolojik gelişmeleri eşliğinde sunulan başarılı tedavi yöntemlerini içerir. Tüp bebek tedavisi adet sürecinin 2. ya da 3. günü başlamalıdır. Bu süre zarfında tedavi şekline bağlı olarak bazı ilaçlar önerilebilir.

Yapılacak tüm işlemler uzman kontrolü dahilinde gerçekleştirilir. Tüp bebek tedavisine bu süre aralığında başlanmasının ardından folikül gelişimleri aralıklı şekilde takip edilir ve ilaç doz ayarlaması buna göre yapılabilir. Ortalama 10 günlük bir süreç bu şekilde ilerler.

İzmir Tüp Bebek Tedavisi

İzmir tüp bebek tedavisi ile bölgede yaşayan kişiler etkili bir tedavi yöntemine başvurulabilir. Tedavi şekilleri ailelerin yapısına uygun olarak belirlendiği için süreç her aile için farklı gelişebilir. Ancak uygun olunması durumunda ve aile ile hekimin işbirliği ile süreç sonunda çiftlerin bebeklerini kucağına alabilmesi beklenir.

Tedavi devamında alınan yumurtalar tüp bebek laboratuvar bölümünde çalışan uzmanlar tarafından değerlendirilerek durum hakkında bilgilendirme yapılır. Tüm süreçlerde ailenin bilgilendirilmesi tüp bebek tedavisi noktasında önemli konulardan birisidir. Bu sayede tüm aşamaların doğru şekilde ilerlemesi mümkün olur. Özet olarak tüp bebek tedavisinin ön muayene dışında başlangıç tarihinin adet döneminin 2. veya 3. günleri arasında başlaması gerekir. Tüp bebek tedavisine dair bilgi sunduğumuz yazımızın sonuna geldik.

Daha fazla ayrıntılı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/tup-bebek-tedavisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Sezaryen Sonrası Bakım Nasıl Olmalıdır?

Sezaryen doğum, normal doğumun aksine cerrahi uygulamalar gerektirmektedir. Bu nedenle profesyonel hekimler tarafından yapılması gerekiyor. İzmir sezaryen kapsamında bulunan birçok profesyonel hekimle karşılaşmak ise mümkündür. Normal doğumdan ziyade sezaryen doğum sonrası annenin bakımı titiz şekilde yapılmalı ve gerekli işlevleri yerine getirmelidir. Bunlar ise şu şekildedir;

  • Önemli hususlardan biri elbette doğum sonrası dikişlerdir. Sezaryen dikişleri her ne kadar kendiliğinden kapansa da bazen özel bakım istemektedir. Özellikle dikişin olduğu bölüm kuru tutulmalıdır.
  • Sezaryen doğum sonrasında merak edilen konulardan birisi ise cinselliktir. Sezaryen doğum sonrasında 6 hafta boyunca cinsel ilişkiye girilmemelidir. Aksi halde rahim içerisinde bakteriler oluşabilmektedir.
  • Sezaryen doğum sonrasında kanama oluşması normaldir. Bu kanama 3 ila 4 hafta boyunda sürebilmektedir. Bu süreçte vajinal bölgenin yıkanılmaması veya tampon kullanılmaması gerekir.
  • Sezaryen doğum sonrasında beslenmede anne için önem arz etmektedir. Gün içerisinde en az 2000 kalori tüketmelidir. Bu besinlerin çoğunluğunu ise protein kaplamalıdır.
  • Sezaryen sonrasında annelerde idrar yapmada sorun oluşabilmektedir. Bu sorun genellikle idrarını yaparken yanma ya da zorlanma gibi durumlardır. Böyle durumlarda ise kişinin oturma banyosu veya ılık bir banyo yapması gerekir.
  • Doğumdan 2/3 gün sonra ayaklarda ve çeşitli bölgelerde şişme meydana gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda ise bol su tüketmeli ve ayakları yukarı kaldıracak şekilde dinlenilmelidir.

Sezaryen Sonrası Dikkat Edilecek Hususlar

Anne veya bebeğin sağlık durumunu etkileyen faktörler nedeniyle ya da annenin isteğine bağlı olarak sezaryen doğum yapılmaktadır. Ancak sezaryen doğum yaparken hastaneyi, hekimleri ve birçok unsuru araştırmak gerekmektedir. Başarılı sezaryen doğumları arasında sezaryen İzmir görmekte mümkündür. Ancak sezaryen doğumu sonrasında annenin dinlenme gibi birçok unsura dikkat etmesi gerekmektedir. Sezaryen doğumu sonrası anne şu gibi hususlara dikkat etmelidir;

  • Yeni sezaryen doğum yapan annenin düzenli biçimde yürüyüş yapması gerekmektedir. Düzenli yürüyüş sayesinde kan pıhtılaşması ya da annede kabızlık gibi durumlar söz konusu olmamaktadır.
  • Sezaryenden sonra anneler kendilerini iyi hissettiklerinde bebeklerini emzirmek istemektedirler. Ancak yanlış emzirme durumunda bebekte boğulma gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Sezaryen bölgesine baskı yapmayacak şekilde bebek emzirme yöntemleri bulunmaktadır. Bunun için hemşirelerden ya da hekimlerden emzirme desteği alabilirsiniz.
  • Sezaryen doğum sonrasında şiddetli ağrı, şişlik, akıntı, göğüs ağrısı, şiddetli öksürük ve ateş gibi durumlar söz konusu ise hemen doktora başvurulmalıdır.
  • Çoğu anne doğumdan sonra verilen ilaçları önemsememektedir. Ancak daha hızlı iyileşme göstermek istiyorsanız ilaçlarınızı aksatmamalısınız.
  • Sezaryen sonrasında oluşan izleri geçirmek için kremler kullanabilirsiniz. Ancak krem sonrasında oluşan kararma, şişme, kalınlaşma gibi sorunlarda kullanmayı bırakınız.
  • Bir hafta boyunca gereksiz hareketten kaçınılmalıdır. Bu dönemde kendinizle ve bebeğinizle ilgilenin ağır işlerden uzak durun.

Sezaryen Doğumun Dezavantajları

Her cerrahi operasyonlarda olduğu gibi sezaryen doğumunda dezavantajları bulunmaktadır. Sezaryenin en büyük avantajı kesinlikle annenin iyileşme süresinin uzun olmasıdır. Çünkü normal doğum yapan anneler birkaç saat içinde rahatça ayaklanabilirken, sezaryen doğumu olan anneler 7-10 gün arasında iyileşme göstermektedir.

Doğum sırasında narkoz etkisiyle ağrı hissedilmemektedir. Ancak sezaryen doğumdan bir hafta ya da bir ay sonra ameliyat olan kısımda ağrılar hissetmek mümkündür.

Bir diğer dezavantajı ise nadir görülen kanama, enfeksiyon ya da rahime yakın olan organların zarar görmesidir. Normal doğumda bebek doğum kanalı eşliğinde dünyaya geldiğinden yaşadığı basınç nedeniyle akciğerde bulunan sular dışarıya atılmaktadır. Fakat sezaryen doğumda böyle durum söz konusu olmadığından bebekte solunum sorunları oluşabilmektedir. Bilimsel kanıtlar ve araştırmalara göre ise sezaryen doğum eşliğinde dünyaya gelen bebeklerde astım görülme ihtimali çok yüksektir.

Ayrıca sezaryen doğum sırasında genel anestezi gibi nedenlerden komplikasyonlar ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi durumların önüne geçebilmesi içinse hekimlerin profesyonelce hareket etmesi gerekmektedir. İzmir sezaryen kapsamında doğumunuzu üstlenecek hekimlere güvenebilirsiniz.

Sezaryen Doğumun Avantajları

Sezaryen doğum, annenin karın alt bölgesinde kesi açılarak bebeğin dünyaya getirilmesini sağlamaktadır. Bu operasyon ise genellikle 30/45 dakika sürebilmektedir. Özellikle doğumu yaklaşacak annelerin ilgi odağı kolay doğum olarak adlandırılan sezaryen doğumdur. Bu nedenle sezaryen doğum avantajları da merak konusu olmuştur. Sezaryen doğumun avantajları ise şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Sezaryen doğumda bebek rahatlıkla açılan kesiden çıkarıldığından omuz, ayak ya da kafa sıkışması gibi olumsuz durumlarla karşılaşmamaktadır.
  • Çoğu annelerin sezaryen doğumu seçmesinin nedeni ise doğum sırasında ağrı hissetmemesidir. Genel anestezi, epidural anestezi veya spiral anestezi gibi nedenlerden anne yarı uyanık ya da baygın olmaktadır.
  • Sezaryen doğum planlanabilir doğum avantajı sunduğundan hem anneye hem de doktora kolaylık sağlamaktadır.
  • Normal doğum sonrasında idrar kaçırma gibi durumlar söz konusudur. Ancak sezaryen doğum sonrasında birkaç egzersizle bunu önlemek mümkündür. Elbette ki bu gibi avantajlardan yararlanabilirsiniz. Ancak unutulmaması gerekir ki sezaryen doğum önemli operasyondur ve bu nedenle titiz bir çalışma istemektedir. Sezaryen İzmir kapsamında bulunan doktor ve hastanelerde sıklıkla methedilmektedir.
  • Daha fazla detaylı bilgi almak için https://opdrhasanulasbasyurt.com/sezaryen/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Labioplasti Ameliyatı Nedir?

Doğuştan gelen ya da sonradan genişleyen, kararan, sarkan veya uzayan vajinal iç durakların kesilerek küçültülmesine labioplasti ameliyatı denmektedir. Labioplasti iç dudağa verilen isimdir. Labioplastinin yapılma nedeni genellikle iç dudakların kronik bir şekilde dışarıya çıkmasıdır. Ayrıca bir dudak kısmı diğer dudak kısmına oranla daha sarkık ise labioplasti ameliyatı yapılabilmektedir. Ameliyat sonrası çoğu zaman hastalar memnun kalmamaktadır. Ancak bu gibi durumlarda revizasyon ameliyatı yapılmaktadır. Genital estetiklerde sıklıkla tercih edilen labioplasti ameliyatı sonrasında vajinal kısımda daraltma meydana gelmektedir. 

Labioplasti Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Labioplasti ameliyatı olacak kişiler tehlikeli olup olmadığı ve ameliyatın nasıl yapıldığı gibi birçok şeyi merak etmektedirler. Profesyonel doktorlar tarafından doğru teknikler eşliğinde yapılan ameliyat tehlikeli değildir. Ancak merdiven altı bir alanda yapılan labioplasti ameliyatı tehlikeli olmaktadır. Bu nedenle seçeceğiniz hekim önem arz ermektedir. Labioplasti ameliyatını plastik cerrahları veya jinekologlar yapmaktadırlar. Ameliyat yapılmadan önce doktor hastayı muayene ederek ne gibi sorunların olduğunu inceler. Ardından ameliyat sırasında uygulanacak labioplasti tekniği kararlaştırılır. 

Kararlaştırılan teknik sonrası hastaya randevu verilir. Ameliyat genel olarak 1 ila 1,5 saat arasındadır. Hastanın özel durumuna göre lokal anestezi, genel anestezi, sedasyon anestezi uygulanır. Labioplasti ameliyatları klinik ortamında gerçekleşmelidir. Ameliyat sonrasında yaralar hızlı iyileşmektedir. 

Labioplastinin Riskleri Nelerdir?

Her ameliyatta olduğu gibi labioplasti ameliyatında da risk bulunmaktadır. Ancak risklerin tamamen ortadan kalkması için deneyimli ve profesyonel hekim tercihi yapılmalıdır. Aksi halde ameliyat sonrasında dış dudak kenarlarında girinti-çıkıntı ya da simetri kaybı gibi sorunlar olabilmektedir. Ayrıca labioplasti ameliyatı merdiven altında yapılırsa ya da titiz şekilde yapılmazsa hastada şu gibi sorunlar oluşabilmektedir;

  • Fazla dokunun çıkarılmasına bağlı olarak idrar sırasında idrarın farklı alanlara dağılması
  • Cinsel ilişki sırasında şiddetli ağrılar
  • Vajinada kuruluk
  • Ameliyat sorasında klitoris derisinin çok fazla alınması durumunda baş kısımda tahriş olabilmektedir
  • Nadirde olsa his kaybı komplikasyonu oluşabilmektedir

Fakat doğru ameliyat sonrasında bu gibi olumsuz durumlar nadir olarak görülmektedir.

Labioplastinin Yapılma Nedenleri

Labioplasti ameliyatları son dönemlerde sıklıkla yapılan estetiksel işlemlerdendir. Peki, labioplastinin yapılma nedenleri nedir? Labioplasti ameliyatın yapılma nedenleri kısaca şu şekildedir;

  • Dudak sarkması sonrasında utanma ya da özgüven kaybı,
  • Beden algısında sorun oluşması,
  • Cinsel ilişkide hissedilen şiddetli ağrı,
  • Cinsel ilişkide hissedememe,
  • Sıklıkla oluşan vajinal enfeksiyon, 
  • Egzersiz sonrası terleme, koku oluşumu,
  • Dar pantolon giyiminde rahatsızlık ve sürtünme hissi,
  • Bisiklete binerken, yürürken ya da otururken rahatsızlık hissi,
  • Tuvalet sonrası hijyen sorunları
  • Kronik derecede vajinada tahriş gibi nedenlerden kişiler labioplasti ameliyatı yapma gereği duyarlar. Labioplasti fiyatları ise hastanın durumuna bağlı olarak değişmektedir. 

Labioplasti Sonrası Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Farklı nedenlere bağlı olarak labioplasti ameliyatı yapan kişilerde ameliyat sonrasında yanma, ağrı, batma, hafif kanamalar ve ödem gibi sorunlar oluşabilmektedir. Ancak bu sorunlar ameliyat sonrasında normaldir. Fakat adet sırasında fazla kanama ve dokuda ani oluşan şişlik gibi durumlarda ameliyatı yapan doktor ile görüşmek gerekir. Anatomik yapısından dolayı labioplasti ameliyatı sonrasında hasta hızlıca iyileşmekte ve dikiş izi kalmamaktadır. Hatta ameliyat sonrasında üç gün dinlenme yeterli olacaktır. 

Fakat ameliyat sonrasında dikkat edilecek hususlar bulunmaktadır. Özellikle ameliyatın yapıldığı ilk günler ve ilk hafta boyunca hijyen kurallarına uymalı ve düzenli pansuman yapılmalıdır. Ameliyat sonrasında cinsel hayat, yoga, pilates, hamam, havuz, deniz, masaj gibi aktiviteler bir ay boyunca yapılmamalıdır. Ameliyat sonrasında ağır yük taşınmamalı enfeksiyon riskini azaltmak için bol, bol su içmek gerekir. Detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/labioplasti/ sayfasını ziyaret edebilir, iletişim sayfasından bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Ne Zaman Bir Jinekoloğa Gitmelisiniz?

Kadınların metabolizmaları ve gelişim dönemleri erkeklere göre farklılıklar gösterir. Bu nedenle kadınların kendine has hastalıklara karşı korunması için jinekoloji bilim dalı gelişmiştir. Bu bilim dalı kadınların üreme ve benzeri nitelikli sorunlarına çözüm oluşturabilmek için hizmet veren bir bilim dalıdır. Kadınlar doğum yapan ve farklı fiziksel özellikler taşıyan bir hasta grubu olduğundan dolayı kadınlara özel tedavilere ihtiyaç duyulur.

Jinekologlar kadınların her türlü kadınsal hastalıklarına karşı tedavi sunarlar. Böylelikle de kadınların istenilen seviyede iyileşmesi ve bazı hastalıkların erken aşamada ortadan kaldırılması mümkün olur. Bazı hastalıkların erken aşamada tedavi edilmesi ile hastaların tedavisinde yüksek başarı sağlanmış olur. Aynı zamanda bazı hastalıklar sadece kadınlara has olduğundan dolayı alan uzmanından hizmet almak gerekir.

Jinekolojik Rahatsızlıklar

Kadınları ilgilendiren ve sadece kadınlarda görülen çeşitli hastalıklar bulunur. Bu hastalıklar arasında meme kanseri gibi uç örnekler bulunabileceği gibi adet düzensizliği gibi nispeten daha hafif hastalıklar da vardır. Sonuç olarak bu rahatsızlıkların belirtilerinin bilinmesi ve zamanında müdahale edilmesi gereklidir. Özellikle meme kanseri gibi rahatsızlıklarda erken evrede yapılan müdahaleler ile birlikte hastaların kanser illetinden korunması mümkün olur.

Kadın hastalıkları doktoru bu aşamada kadınların ihtiyaç duyduğu tedavi ve teşhisleri yaparak hastaların korunmasını sağlarlar. Kadınlar bunun yanında doğum yaptıklarından dolayı vücutlarında çeşitli değişimler yaşarlar.  Bu değişimler ile birlikte hastaların tedavisinde uzmanlaşmaya olan ihtiyaç da artış göstermektedir.

Kadınlarda Görülen Hastalıklar

Genel olarak kadınlarda görülen bu türden rahatsızlıklar kadın hastalıkları olarak isimlendirilir. Ülkemizde birçok ilde bulunan kadın hastalıkları ihtisas alanları sayesinde kadınlarda hormonal nedenlerden dolayı ortaya çıkan rahatsızlıkların yanı sıra kanser ya da ilaç kullanımı nedeni ile ortaya çıkan sorunlar da giderilmiş olur.

Özellikle kadınlarda ortaya çıkan dönemsel değişimlerin takibi ve gerektiğinde müdahale edebilmek için kadınlara özel hizmet veren kadın ve doğum uzmanlarından yararlanılır. Yine kadınlarda belirli dönemlerde görülen bazı hastalıkların da dikkatli bir şekilde takip edilmesi gereklidir. Son yıllarda bu nedenlerden dolayı kadınların tedavisinde daha yüksek başarı elde edilmiş olur.

Jinekoloji ve Tedavi Şekilleri

Kadınlarda ortaya çıkan rahatsızlıkların giderilmesi aşamasında ilaç tedavisinin yanı sıra cerrahi yöntemler de kullanılır. Hastalığın niteliğine göre bu iki yöntemin dışında da çeşitli tedaviler yerine getirilir. Jikenolojik hizmetler sayesinde isteyen hastaların rutin olarak kontrollere gelebilmesi de sağlanabilir. Günümüzde kadın doğumu sonrasında hem bebeğin hem de annenin korunması için rutin olarak doktor kontrolü gereklidir.

Bu kontrol tedavi ve teşhis işlemlerini yerine getiren doktorlar sayesinde kadınların ölümcül hastalıklardan korunabilmesi mümkün olur. Uygun tedavi ve teşhis yöntemleri sayesinde hastaların kadın bölgesinde ya da farklı bölgelerinde ortaya çıkan estetik sorunlar da giderilmiş olur. Bunun yanında yağlanma problemleri de ortadan kaldırılabilir.

Ne zaman Jinekologa Gitmek Gerekir?

Bir jinekoloğa gitmek için belirli bir zaman bulunmaz. Örneğin meme kanseri ile ilgili tedavilerin önceden yerine getirilmesi kanserin ilerlemesini durdurmaya yarar. Yine kadın hastalıkları ile ilgili çeşitli çözümler sunularak daha etkin bir sonuç elde edilebilir. Kadınların tedavisinde yaşlanma ile birlikte nitelikli tedaviye olan ihtiyaç da artmış bulunur.

Bunun yanında ne zaman doktora gidileceği hakkında kesin bir yargıda bulunmak yersiz olur. Örneğin meme kanseri riski genellikle 30 yaş ve sonrasında ortaya çıkar. Kadınların ilerleyen yaş aşamalarında senede bir kez meme kontrolü yaptırması gerekir. Böylelikle hızlı bir şekilde müdahale edilerek hastaların erken aşamada kanser sorunlarından uzaklaştırılması gerekir.

Jinekoloji Hizmetleri Neleri Kapsar?

Bu hizmetler kapsamında hastaların çeşitli görüntüleme yöntemleri ile tetkik edilmesi başta gelir. Mamografi yöntemleri memelerde ortaya çıkan kistlerin önceden tespit edilmesini ve büyümeden alınmasını mümkün kılar. Yine bu hastalıklar aşamasında özellikle insanların ihtiyaç duyduğu çözümlerden yararlanmak için siz de nitelikli hizmetlerden yararlanabilirsiniz.

Günümüzde bu hizmetlerin yerine getirilmesi aşamasında sizlere hizmet veren kadın sağlığı bilim dalları bulunur. Tıpta meydana gelen ilerlemeler ile birlikte kadınlara özel hizmetlerin daha hassas bir şekilde yerine getirilmesi mümkün olur. Özellikle son zamanlarda jinekoloji alanında ortaya çıkan hususlar sayesinde siz de başarılı bir şekilde kadın hastalıkları sorunlarından korunabilirsiniz.

Kadınların kendine has gelişim ve biyolojik çözümleri için jinekologlardan yardım alabilirsiniz. Sık görülen hastalıklar ve bunlara özel çözüm yöntemleri için sağlık merkezlerini tercih edebilirsiniz. Uzun süreli görülen rahatsızlıklar daha büyük sorunların habercisi olabilir. Bu nedenle düzenli olarak kontrollerin yerine getirilmesi ile birlikte erken teşhis ve tedavi yerine getirilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için sayfasını https://opdrhasanulasbasyurt.com/kadin-hastaliklari-jinekoloji/ ziyaret edebilir, iletişim sayfasında bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Normal Doğum Mu Sezaryen Mi?

Hamile kadınlar gebeliğinin en başından sonuna kadar bebeklerinin sağlıklı doğmasını istemektedir. Bu nedenle bütün sağlık konularını en ince ayrıntısına kadar ölçüp biçer ve bebeklerine uygun olanı tercih ederler. Özellikle hamile kadınlar bebeklerinin doğumu yaklaştıkça normal ve sezaryen doğum arasında karar vermekte zorlanmaktadır. İki seçeneğinde birden fazla avantajı ve dezavantajı bulunmaktadır.  Fakat önemli olan hem annenin hem de bebeğin sağlığıdır. Bu nedenle hamile kadınlar etrafından duyduklarına göre değil de doktorunun önerisine göre hareket etmesi gerekir. Kesin olarak doğumun hangi şekilde yapılacağı 37/38 haftalıkken belirlenmektedir. Ancak bu süre bebeğin durumuna göre 41/42. haftalara kadar uzayabilmektedir. Eğer çocuğun başı Rahime doğruysa, sağlık sorunu yoksa ve 400 gramdan az ise  normal doğum tercih edilebilir. 

Ancak bebek ters ise, hamile olan kadın daha önceden sezaryen doğum gerçekleştirse ve normal doğumdan korkuyor ise sezaryen doğum gerçekleşebilmektedir. Doktorların önerisi ise her şey normal ise kadınların normal doğum yapmasıdır. Fakat hamilede kalp krizi, kaza ya da kötü sağlık sorunları oluşur ise sezaryen zorunlu olmaktadır. 

Normal Doğum Avantajları Ve Dezavantajları 

Doğum yaklaştıkça anne de korku, heyecan da artmaktadır. Özellikle normal doğum mu yoksa sezaryen doğummu kararı hamileyi bazen strese sokabilmektedir. Doktorların önerdiği normal doğum avantajları ise şu şekildedir;

  • Normal doğumda bebek olması gereken vajinal yoldan geldiğinde anne hemen toparlanabilmektedir. Bu nedenle 24 saat içerisinde günlük hayatına dönüş yapabilmektedirler.
  • Normal doğum yapan kadında sancı nedeniyle oksitosin hormonu devreye girmekte ve anne sütü kısa sürede gelebilmektedir.
  • Bebek dar alanlar geçtiği için ilk önce akciğer sıkışmakta sonra havayla temas etmektedir. Bu olaydan dolayı ise akciğer daha güçlü olabilmektedir.
  • Normal doğumda anne uyanık olduğu için bebek doğduğu andan itibaren temasa geçerek duygusal bağ kurabilmektedir.
  • Normal doğum sırasında olası sorunda hemen müdahale edilerek sezaryen doğuma alına bilinmektedir.

Normal doğumun şu gibi dezavantajları da bulunmaktadır;

  • Normal doğum sonrası vajinanın genişlemesi nedeniyle kalın bağırsak ya da idrar kesesinin vajina içine doğru fıtıklaşması gerçekleşebilmektedir.
  • Bebek kilolu ise doğum sırasında vajinanın genişliği artmakta ve dikilmesinde zorluk olabilmektedir.
  • Acı çeken anneler bundan sonraki hayatında normal doğumdan çekinebilmektedir. 

Sezaryen Doğum Avantajları Ve Dezavantajları

normal doğum mu sezaryen mi?

En çok merak edilen doğum seçeneğinden birisi ise sezaryen doğum olmaktadır. Normal doğumdan korkan çoğu hamile kadınlar sezaryen doğumu tercih edebilmektedir. Ayrıca zorunlu nedenlerden dolayı da doktorların kullandığı doğum seçeneği de olabilmektedir. Sezaryen doğumun avantajları ise şu şekildedir;

  • Sezaryen doğumun en büyük avantajı bebeğin sağlıklı ve kolay şekilde dışarıya çıkmasıdır.
  • Bebeğin oksijensiz kalma gibi durumu bulunmamaktadır.
  • Bebeğe zarar vermediği için risksiz bir doğum seçeneğidir.
  • Sezaryen doğumu tercih eden kadınların rahimde genişleme gibi durumu bulunmamaktadır. Böylece kadının anatomik yapısı bozulmamaktadır.
  • Anne adayı için kolay bir doğum olmakta ve ağrı ya da sancı çekmemektedir. 

Sezaryen doğumun avantajları bulunduğu gibi dezavantajları da bulunmaktadır. Sezaryen doğumun dezavantajları ise şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Sezaryen normal doğumun aksine ameliyat gibi işlemekte ve en az ameliyat kadar riskli olabilmektedir.
  • Sezaryen doğumda sıklıkla karşılaşan bir sorun ise kanama ya da rahime yakın organlarda yaralanmadır.
  • Sezaryen doğum olan kadınlarda ileriki dönemlerde bacakta pıhtı sorunu oluşabilmektedir.
  • Sezaryen doğumdan sonra anne en az iki gün yatakta kalmaktadır. Bu nedenle bebeğiyle normal doğuma göre daha uzun süre sonra bağ kurabilmektedir.

Sezaryen sonrası annede ağrılar olabilmektedir.

Daha fazla detaylı bilgi almak ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktoru Op. Dr. Hasan Ulaş ile iletişime geçebilirsiniz. Hızlı randevu almak için tıklayınız…

Labioplasti Nedir?

Labioplasti operasyonları son zamanlarda tercih edilen cinsel estetik operasyonlarından biridir. Özellikle son zamanlarda labioplasti çok fazla yapılmaya başlamıştır. Avrupa ve ABD istatistiklerine bakıldığında genital estetik ameliyatları içerisinde en çok tercih edileni labioplasti oluyor.

Labioplasti Nasıl Yapılır?

Labioplasti çoğunlukla doğuştan meydana gelen ya da ergenlik döneminde genişleyen, uzayan, düzensizleşen, sarkan, kararan iç dudakların küçültülmesi ve estetik olarak düzeltilmesi şeklinde yapılır. Labial asimetri ismi verilen ve dudaklardan bir kısmının uzun ya da farklı olması nedeni ile de Labioplasti yapılabilir. Labioplasti modern jinekolojik estetik operasyonlarından biridir. ABD ve Avrupa ülkelerinde özel merkezler tarafından bu estetik operasyonları sıklıkla gerçekleştirilir. Labioplasti operasyonları her yıl çok daha sık yapılmaya başlamıştır.

Labioplasti Anlamı Nedir?

Labium isimli genital dudaklara estetik bir görünüm vermek amacıyla labioplasti yapılır. İç dudakların kısaltılması, küçültülmesi, estetik dikişler ile daha düzgün görünümünün sağlanması labio minora estetiği şeklinde isimlendirilir. Labium Latincede dudak anlamına gelir. Dış genital kısmın orta bölümü  dudak yapısına benzetilir. Labia çoğul olarak dudaklar anlamına gelir. Plastik estetik ameliyatlar için kullanılır. Labioplasti iç genital dudaklara gerçekleştirilen estetik ameliyatlar için kullanılan bir terimdir. Dudak estetiği anlamını taşır.

İç dudak ve Dış Dudak Nerede Bulunur?

Dış genital bölgede iç kısımda bulunan dudaklar labium minus yani iç dudak ismini alır. Dışta bulunan ve üzeri hafif tümsek şeklinde kabarık olan dudaklar labium majus yani dış dudak olarak isimlendirilir. İç dudaklar tüysüz yapıdadır. Dış dudaklarda ise genital tüyler bulunur.

Kadın Dış Genital Sistemi Yapıları

Kadınlarda dış genitel organın iç kısmında mons pubis bulunur. Yani pubis tümsekçiği olarak isimlendirilir. Labium majus büyük dudak anlamına gelir. Labium minus ise küçük dudak demektir. Bunun yanında klitoris ile vestibulum bulunur. Mons pubis pubik kemik üzerinde bulunur. Yağlı bir yapıdır. Üzerinde de tüyler vardır. Labia majörün iç kısmı tüysüz ve pembe görünümdedir. İç dudakların ise uyarılabilme özelliği vardır. Klitoris labia minörlerin üst birleşme yerinde bulunur. 3 kısımdan meydana gelir. Kadınların erojen yani haz organı olarak bilinir. Erkeklerde penis karşılığı kadınlarda klitoris olarak isimlendirilir.

İç Dudak Sarkması Durumu

Genital bölgede bulunan iç dudaklarda sarkma olması genişlemesi ya da uzaması labial hipertrofi olarak isimlendirilir. Genital dudak kısımlarının normalden daha büyük olması, kabarık ya da sarkık bir görünüme sahip olması anlamına gelir.

Labioplasti Neden Yapılır?

Labioplasti genellikle iç dudakların dış dudaklardan dışarı çıkması durumlarında yapılır. Bu derece sarkma olması durumlarında Labioplasti gerçekleştirilebilir. Bunun yanında bir dudağın diğerin farklı olması gibi simetri problemlerinde de bu işlem yapılabilir. Farklı merkezlerde bu operasyonları gerçekleştirip sonuçtan memnun kalmayan kişiler için revizyon amaçlı da labioplasti yapılabilir. İç dudakların kenar kısımlarında renk koyulaşması olması nedeniyle de bu işlem yapılabilir.

İç dudakların kırışık, sarkık, koyu renkli ya da asimetrik olması halinde kişiler estetik kaygılar yaşayabilir. Bunun yanında işlevsel birtakım problemler de meydana gelebilir. Labioplasti ameliyatı estetik, kozmetik, psikolojik, seksüel, hijyenik, fonksiyonel amaçlarla gerçekleştirilebilir.

Dudak Sarkmasının Yol Açtığı Sorunlar Nelerdir?

Kişilerde utanma ve özgüven kaybı gibi durumların meydana gelmesi, vajinal enfeksiyon durumlarının yaşanması, tahriş durumları, dar pantolon giyerken sürtünme sorunları yaşanması, cinsel ilişkide ağrı yaşanması, menstruasyon döneminde çeşitli hijyen problemlerinin yaşanması, tayt gibi dar kıyafetler giyildiği zaman genital bölgenin dışarıdan belli olması, Yürüme, oturma ve bisiklete binme gibi durumlarda kişilerin kendilerini rahatsız hissetmesi gibi durumlar yaşanabilir.

Konu ile ilgili detaylı bilgi almak için Labioplasti sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İdrar Kaçırma Sorunu Neden Olur? Tedavisi Nedir?

İdrar kaçırma, tıbbi adıyla idrar inkontinansı, kişilerin idrarını tutamama ve idrar çıkışını kontrol edememe sonucu gerçekleşen, istemsiz oluşan bir durumdur. Kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkileyen bu durum, her yaşta ve cinsiyette görülebilir, ancak yaşlı hastalarda, idrar tutmayı sağlayan fonksiyonların zayıflaması nedeniyle daha sık karşılaşılmaktadır. Tek seferlik ya da daha nadir bir biçimde de olsa bazı bireyler bu durumu gündelik hayat içerisinde yaşayabilir fakat sürekli şekilde tekrar eden durumlarda, idrar kaçırma hastalık olarak nitelendirilebilir ve nedenleri mutlaka araştırılmalıdır. Nedeni saptanan kaçırma problemleri, idrar kaçırma tedavisi yöntemleriyle çözülebilmektedir.

İdrar Kaçırma Sorununun Nedenleri Nelerdir?

İdrar kaçırma, tekrar eden ve sürekliliği olan bir duruma dönüştüğünde, bir hastalık ya da hastalık belirtisi olarak ele alınmalıdır. Kişilerin, mutlaka bir uzmana giderek, bu durumun nedenlerini araştırması gerekmektedir. Aşağıdaki durumlar, idrar kaçırmaya neden olabilecek hastalık ya da faktörlerdendir:

  • İdrarın boşaltımını sağlayan kasların, fonksiyonlarını kaybetmiş olması ya da bu fonksiyonların azalması
  • Yaşın ilerlemiş olması
  • Obezite, aşırı kilolu olma durumu
  • Şeker hastalığı (diyabet)
  • İdrar torbasının sarkmış olması
  • Genetik faktörler
  • Sistit, idrar yolu enfeksiyonları gibi hastalıklar
  • Vajina enfeksiyonları
  • Erkeklerde prostat sorunları
  • Böbrek hastalıkları
  • Böbrekte kum ya da taş bulunması
  • Kronik öksürük
  • Kabızlık hali
  • Doğumda zorlanma
  • Menopoz
  • Kas gevşetici, sakinleştirici, tansiyon, idrar söktürücü gibi ilaçların kullanımı
  • Merkezi sinir sistemi hastalıkları ve sorunları (felç, omurilik yaralanmaları, sinir yaralanmaları gibi)
  • Alzheimer ve demans gibi bilinci etkileyen rahatsızlıklar
  • Aşırı alkol tüketimi
  • Çeşitli psikolojik problemler

İdrar inkontinansı, görüldüğü üzere pek çok farklı nedenden kaynaklanabilmektedir. Bu problemi yaşayan kişiler, sorunun çözümü için hekime başvurmalı, durumun neden kaynaklandığı tespit edilmeli ve ona göre bir tedavi planı uygulanmalıdır.

İdrar Kaçırma Tanı ve Tedavisi Nasıldır?

İdrar kaçırma durumunun neden kaynaklandığını ve nedenine uygun tedavi yönteminin belirlenmesi için öncelikle doğru tanının koyulması oldukça önem taşımaktadır. Başlıca kullanılan tanı yöntemlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

  • Hastadan detaylı anamnez (öykü) alınır. Hangi durumlarda, ne zaman, ne sıklıkla, ne şekilde kaçırma olayının gerçekleştiği öğrenilir.
  • Kan şeker ölçümü, idrar tahlili ve idrar kültür incelemeleri yapılmalıdır. Ayrıca hastadan ürodinami testleri istenebilir.
  • Sistometri: Bu yöntemle, kişinin mesanesindeki basınç ölçülmektedir. Böylece mesanenin nasıl çalıştığına bakılır.
  • EMG Testi: İdrar tutmayı sağlayan kasların işlevini ve ne durumda olduğunu incelemeyi sağlamaktadır.
  • Pelvik Ultrason: Pelvis bölgesindeki organların incelenmesini sağlayan radyolojik yöntem
  • Post- Void Rezidüel: İdrar sonrasında, mesane içerisinde kalan idrarın ölçülmesini sağlamaktadır.

Fizyolojik olarak, herhangi bir bulguya ulaşılmazsa, hastanın öyküsüyle de bağlantılı olarak, kaçırmanın psikolojik olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Elde edilen verilere göre uygun tedavi yöntemi belirlenir. İdrar kaçırma tedavisinde kullanılan yöntemleri, aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Cerrahi Yöntemler: Çoğunlukla dış genital bölgede gerçekleştirilen ameliyatlarla, idrarın boşaltımının yapıldığı kanala bir tür askı konulmaktadır. Bu destek sayesinde, kişinin idrarını tutabilmesi kolaylaşmaktadır.
  • İlaç Tedavileri: Diyabet ve enfeksiyon gibi durumlardan kaynaklanan kaçırma problemlerinde ilaç tedavisi uygundur. Kaçırmaya neden olan faktörler tedavi edildiğinde, problem de ortadan kalkmaktadır. Bununla birlikte doğrudan ürolojik problemlerle ilgili de ilaç tedavisi uygulanmaktadır.
  • Kegel Tipi Egzersizler: Cerrahi yöntemlere ve ilaçla tedaviye ek olarak, egzersizler de idrar kaçırma tedavisinde oldukça işe yaramaktadır. Bazı durumlarda cerrahi yöntem ve ilaçlara hiç gerek duyulmamakta, egzersizlerle kaçırma problemleri çözülebilmektedir. Pelvik organlarındaki, mesanedeki ve kadın üreme organlarındaki kasların sıkılaşmasını sağlayan kegel egzersizleri, kasların güçlenmesini sağlayarak kaçırma problemini tedavi edebilmekte, sarkmaların önüne geçilmesini sağlamaktadır.
  • Diyet ve egzersiz programı: Obeziteden ve fazla kilodan kaynaklı bir problem varsa, kilo sorununun çözümü için uygun bir diyet ve egzersiz programı uygulanmalıdır. Yine kabızlıktan kaynaklanan kaçırma sorunlarında da uygun diyet planlaması yapılabilir.
  • Psikolojik Tedavi: Eğer sorun psikolojik nedene dayanıyorsa, uzman psikologlar, uygun terapi yöntemleriyle bu problemin çözülmesini sağlamaktadır.

Görüldüğü gibi idrar kaçırma tedavisi, sorunun neyden kaynaklandığına göre oldukça değişmektedir. Bu sorunu yaşayan kişiler, uzman bir hekime başvurmalı, uygun tanı yöntemleri sonucu, rahatsızlığın kaynağı belirlenmelidir. Neyden kaynaklandığı belirlenmiş olan idrar kaçırma problemi, uygun tedavi uygulamaları ve planlamasıyla çözülebilmektedir.

Konu hakkında daha detaylı bilgi almak için İdrar Kaçırma sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Hamilelikte Vajinal Akıntı

Her sağlıklı kadında vajinal akıntı olmaktadır. Bu akıntının rengi normal ya da hastalık belirtisi olduğunu belirler. İç çamaşırda leke bırakacak kadar koyu sarı, yeşil ya da kahverengi de olması, kötü kokulu olması, akıntıyla beraber bir ağrı olması hastalık belirtisidir. Hamilelikte vajinal akıntı da normal bir durumdur.

Vajinal akıntı, vajinadan rahme giren enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olmaktadır. Hatta hamilelik sonlarına doğru bu akıntı miktarı artmaktadır. Gebeliğin son haftasında yapışkan, jöle benzeri mukus çizgileri de içerebilmektedir. Hemen hemen tüm kadınların hamilelikte daha fazla vajinal akıntısı olur. Bu oldukça normaldir ve birkaç nedeni bulunmaktadır. Artan vajinal akıntı hamileliğin normal bir parçasıdır, ancak buna dikkat etmeniz ve herhangi bir değişiklik olursa doktorunuza danışmanız gerekmektedir.

Hamilelikte vajinal akıntı eğer kesik peynir şeklinde ve kötü kokulu geliyorsa, vajina çevresinde kaşıntı ve tahriş varsa doktora danışmak gerekmektedir. Bunun nedeni bir enfeksiyon olabilir.

Daha yüksek östrojen seviyeleri nedeniyle hamileliğin erken döneminde beyaz kremsi akıntıda bir artış fark edebilirsiniz. Renksiz vajinal akıntı endişelenecek bir şey değildir. Bu erken gebelik akıntısı normaldir ve şeffaf, süt beyazı, ince veya kalın, hafif kokulu veya kokusuz olabilir.

Hamilelikte Vajinal Akıntı Ne Zaman Başlar?

Hamilelikte vajinal akıntı

Hamilelikte Vajinal akıntı ne zaman başlar sorusu da oldukça merak edilmektedir. Genel olarak gebeliğin ilk 6-8 haftasında fark edilir düzeyde bir akıntı meydana gelir. Gebeliğin ilk iki ayında artan vücut hormonları nedeniyle akıntı miktarı fazlalaşır. Gebelik döneminde hormonal yapı ile birlikte; östrojen ve progesteron hormonlarının salgılanma miktarı değişmektedir. Bu akıntının Saydam ya da hafif beyaz renkte olması normal kabul edilmektedir.

Çoğu hamilelikte pembe akıntı ya da çok açık kırmızı akıntı yaşamak normaldir. Buna aynı zamanda yerleşme kanaması da denir ve hamileliğin ilk haftalarında görülür. Eğer bu kanama çok uzun sürüyorsa ve hamileliğin ilerleyen günlerinde görüldüyse mutlaka doktora danışılmalıdır.

Rahim ağzı ve vajina duvarı yumuşadıkça, vücut enfeksiyonları önlemeye yardımcı olmak için aşırı akıntı üretir. Hamileliğinizin sonlarına doğru fetüsün başı baskı yapabilir ve bu da genellikle vajinal akıntının artmasına neden olur.

Hamilelikte vajinal akıntı ve kaşıntı kontrol altında tutulması gereken faktörlerdendir. Akıntının rengi ve kıvamı oldukça önemlidir. Eğer kaşıntı çok fazlaysa ve beraberinde tahriş de eşlik ediyorsa doktora mutlaka danışılmalıdır. Anormal akıntı enfeksiyon belirtisi olabilir. Akıntı renkli ise, grip kokuyorsa, kaşıntılı ya da ağrılı hissedilen bir vajinal akıntı ise doktorun kolayca tedavi edebileceği mantar enfeksiyonu olabilir. Hamilelik sırasında bir mantar enfeksiyonu meydana gelirse, doktor vajinal krem ​​veya fitil önerebilmektedir. Anormal Vajinal akıntı önlemleri olarak %100 pamuklu iç çamaşırı giyebilir ve parfümlü sabun ya da parfümlü banyo ürünlerinden kaçınabilirsiniz.

Gebelikte vajinal akıntı kahverengi ya da yeşilimsi ise, iç çamaşırında leke bırakacak kadar kan varsa, garip kokuyorsa, kaşıntı ya da ağrı hissediliyorsa mutlaka doktora danışılmalıdır.

Henüz hamileliğinin 37 haftasına girmeden akıntı miktarında bir artış ya da akıntı türünde bir değişiklik fark edilirse doktora danışmak önemlidir. Örneğin sürekli olarak berrak ve sulu bir akıntı olduğunu durumu yaşıyorsanız bu suyunuzun geldiğini ve erken doğum yaptığınızın işareti olabilir. Bununla birlikte gebeliğin sonlarına doğru bu akıntı miktarı artar ve idrarla karıştırılabilir.

Hamilelikte vajinal akıntı konusunda detaylı bilgi için Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktoru Op. Dr. Hasan Ulaş Başyurt İzmir Kliniği ile iletişime geçebilirsiniz. Hızlıca randevu alabilir ve aklınızdaki soruların cevaplarını bulabilirsiniz.

Detaylı bilgi için https://opdrhasanulasbasyurt.com/kadin-hastaliklari-jinekoloji/ sayfasını ziyaret ediniz.